5 Olimpiyat.. 5 Yaz Olimpiyatları...Sayısını tutamayacağımız kadar Dünya ve bir o kadar da Avrupa Şampiyonası... Bütün bunlara katılmak her babayiğidin harcı değil tabii... Yüzme dendi mi, aklımıza gelen ilk isim Derya Büyükuncu'dur... Onu el bebe, gül bebe başımızın üstünde gezdirmişizdir, ona toz kondurmamış, onu şampiyonlara hazırlamak için, ülke olarak kesenin ağzını açmışızdır... Hatta devletin bağladığı aylığı beğenmeyip "Bana sadaka mı veriyorsunuz" diye sızlanmasını sineye çekmiş "Olur böyle isyanlar" gibisinden "Hasbünallahü ve ni'melvekîl" diyerek sinirimizi içimizde bırakmışızdır... Ama bütün bu anlattıklarımızın üzerine sünger çeken birisi de var Allah için... Yaşı daha 17... Adı Ediz Yıldırımer... Bu delikanlı, Finlandiya'daki Avrupa Gençler Yüzme Şampiyonası'nda Türkiye ilk defa "Altın Madalya" kazandı... Ediz, tarih yazdı minicik yaşına rağmen... O şimdi bir şampiyon... Para istemez, pul istemez... Başkaları gibi... İstediği tek şey alkışlanmak... O da bizde bol miktarda mevcut sevgili Ediz... Üstelik biz alkışlarımızın yanına, yüreğimizden gelen sevgilerden derlediğimiz bir buketi de sunuyoruz sana... Gel de yıkılma Eyüp Karadayı ismini her andığımızda, sanki yanı başımızdaymış gibi ayağa kalkar, ceketimizin düğmelerini ilikleriz... Çünkü o, bizim en sıkıntılı günlerimizde, yüreğimizdeki karamsarlık denizini, bir iki damla fıkra ile arındıran kişidir... Çünkü o, gülmeyi en unuttuğumuz zamanda, kahkaha dişlilerini çevirip, bizi sızma saf düşüncelere bulayıp silkeleyen kişidir... "Bir ülkenin iklimi ne kadar sıcaksa, mizah da o kadar örtülü; hava ne kadar soğuksa, fıkraları da o ölçüde açık-saçık olurmuş." Eyüp Ağabey galiba kendisini hep soğuk ülkede yaşıyor gibi görmüştür... Yani açtıkça açmıştır büyük ustalıkla o fıkraları... Yüz kızartmadan, utandırmadan ama bir rölyef ustasının edası ile o ellerini değil, dilini kullanmıştır hep... Şair Baki'nin dediği gibi dostlar 3'e ayrılır... "Bir dost vardır, gıda gibidir, her zaman ararsın... Bir dost vardır, ilaç gibidir, gerektiğinde ararsın... Ama öyle dostlar vardır ki, hastalık gibidir; onlar seni arar bulur..." Eyüp Ağabey de bizi her aradığında bulur... Fıkraları ile yıkmak için... Dost dediğin de zaten, sıcaklığıyla, sevecenliğiyle, yıkmalıdır insanı... Biz de, baharı bekleyen kumrular gibi değil, Eyüp Ağabeyin fıkraları ile yıkılmayı bekler dururuz hep... NOT: Eyüp Karadayı'nın 3. kitabı "Ayıptır söylemesi" 230 fıkra ile sizi kucaklıyor. Pegasus Yayınları: 0212 244 23 50 Bizim "Demet'lerimiz" Hatırlayamayacağımız kadar sevgili... Sayısını bilemediğimiz kadar evlilik... Adı Demet ya, sevgili de, evlilik de demet demet mübarekte... Şimdi son eşinden ayrılmanın eşiğinde... Tabii reklam değilse... Ve bir gazeteci soruyor kendisine: "Demet Hanım, yeni bir sevdaya kucak açacak mısınız?" Ve cevaba bakınız: "Rahmetlinin (boşanacağı eşini kastediyor) helvasını yemeden olmaz. 15 gün sürem var bunun için!" Tıpkı bizim spordaki transfer sevdalısı yöneticilerin "maymun iştahı" gibi... O olmadı, bu... Bu olmadı, şu... Amaç iş bitirmek değil, maksat gündemde kalmak... Spor gazetelerinin palavra transfer haberleri ile tavan yaptığı şu günlerde, aramızdaki, Demet'i sollayanlara ne mutlu! Hep destek, tam destek! Herhalde Türk teknik direktörlerin arasında en şanslı kişi şüphesiz Aykut Kocaman... F.Bahçe'nin başına gelmesi bile etik olmayan sonuçlar neticesinde olsa da; Anadolu takımlarında bile başarısı olmasa da; Başkan Aziz Yıldırım'ın Daum'u gönderme operasyonunun bir parçası olarak kullandığı Kocaman, F.Bahçe'nin ilk iki maçındaki yenilgi ve hezimetlere rağmen eleştiri oklarına hedef olmayarak kurtulan isimdir... Hazırlık maçı da olsa, 5 golü kalesinde gören bir takımın büyük sorunları var demektir... Sarı-lacivertli takımın başına geldiğinde, Kocaman'ın yaptığı ilk transfer İlhan Eker... Çocuğun hiç günahı yok... Ama Allah aşkına söyleyiniz, İlhan F.Bahçe'nin ilacı mı? İlk iki maç gösterdi ki, İlhan, değil kadronun yanından, F.Bahçe Tesisleri'nin önünden bile geçemez... Ya Bilica? Geçen sezon yaptığı futbol centilmensizliği ve seks skandalları ile F.Bahçe'nin hâlâ kadrosunda bir dinamit gibi duruyorsa, eyvah eyvah! Kovduğun adam Kazım" kurtarıcı" diye geri çağırılıyorsa, eyvah ki, ne eyvah! Ama başta Emre olmak üzere, Alex, Semih, Kazım, Önder "Aykut Hoca ile büyük hedeflere koşacağız" diyorsa... Sakaryalı gazetecilerin, körü körüne desteğini alıyorsa, Aykut Hocaya "Biraz da başkalarının sözlerine değer ver" demek geliyor içimizden... Şimdi eğri oturalım, doğru konuşalım... Bu tabloyu gördükten, hazırlık maçlarındaki hezimeti yaşadıktan sonra, Aykut Kocaman'ın dümeni kullandığı o gemiden "kara gözüktü" diye bağıracak bir "babayiğit" çıkar mı?