Biz adam olmayız! Tam, 4 koca yıl geçti... 18 bin vatandaşımızın hayatını kaybettiği, binlercesinin sakat kaldığı, 17 Ağustos depreminden bu yana ne değişti? Toplanan yardımları, ihtiyacı olanların yaralarına merhem diye süremedik... Evsizlere, işsizlere, okumak isteyip de okuyamayanların yanaklarına birer mutluluk öpücüğü konduramadık... Bir şeyleri beceremedik... Ders almadık, uslanmadık... Spor sahalarında, son yıllarda çok kanlar aktı... Kafalar patladı, kasaturalar şakırdadı, sporseverin seyir zevki elinden alındı... Yine de, hiçbir şey olmamış gibi stadlara koşanlara hayret etmiyor değiliz... Evden çıkıp da dönmemek var... Ha Irak'ta tek başına sokakta dolaşan Amerikan askeri, ha bizim stadlara elini kolunu sallaya sallaya sallaya giden sporsever... İkisinin de hayattan bekledikleri şey yaşamak... Ama bilmiyorlar ki, bu çok zor... Çünkü birilerinin "Rant" ağının içine düşmüşler, onlar birer kobay... Ya mekâna uyacaklar, ya söz dinleyecekler, ya da bu dünyaya ve onun zevklerine veda edecekler... Dünya, sporu sevdirme konusunda büyük adımlar atarken, bizde bu işin kaymağını yiyenler, imparatorluk sınırlarını genişletmek için, devletin güvenlik güçlerini bile karşılarına almaktan korkmuyorlar... Neden? Çünkü yasalar onlardan yana, ortam onlardan yana, düzen onların düzeni... Tribünlerin tek hakimi olan amigolar, bugün altlarında "Grand Cherokee" ciplerle dolaşıyor, en kaliteli markaları üstlerine giyiyorlarsa, yaptıkları işin büyüklükleri ordadır... Bakınız, bilhassa üç büyüklerin yöneticileri, bu amigolara her maç en az 3 bin bilet verir... Amigolar bunun en fazla 500 tanesini kendi adamlarına bedava olarak dağıtır... Kalanını karaborsada iki-üç misli fiyata satar... Şöyle bir bakkal hesabı yaparsak, 2 bin 500 çarpı 100 milyon, eder 250 milyar... Yanlış duymadınız... Bir maçta amigonun bilet satışından elde ettiği para 250 milyar... Ayda iki maç ortalamasıyla bu miktar yarım trilyon liradır... Böyle bir rant olan tribünlerde kan da olur, vahşet de... Ve kolunu, bilerek ve isteyerek, böylesine tribün mafyasına kaptıran yönetimler, aleyhlerinde bağırılmadığı müddetçe rahattırlar, koltuklarında... Umurlarında mı kafa göz yarılmaları, umurlarında mı çoluk - çocuğun bir daha maça gitmeme korkuları... Bundan bir yıl önce, tribünlerde terör estirenler büyük bir operasyonla içeri alındılar... Ama ortada öyle bir güç var ki... Böylesine büyük rantın toplandığı bir ortamın "Hakimleri" kulüp başkanlarını devreye sokarak onları karakolun yoluna zorla gönderdiler... Kolkola giren, bizim üç büyüklerin anlı şanlı başkanları da, amigolarını içeriden kurtardılar... Türkiye'nin malûm düzeni bir defa daha işlemiş oldu böylece... Hâttâ, biz bu başkanlardan bazılarına "Fair Play" ödülü bile verdik... Dün içeridekiler, bugün yine tribünlerde imparator... "Pat" diyene "Çat".... Bedava bilet, bedava seyahat, bedava otel... Alt tarafı "En büyük başkan, bizim başkan" diye arada bir bağırıp, pankart asacaklar... Bir zamanlar Rüştü gibi bir kaleciyi tekmelerle pataklayanların görüntülerine bakınız; bugün o şahıslar F.Bahçe tribünlerinin tek hakimi... G.Saray ve Beşiktaş tribünleri de belli grupların hakimiyetinde... İnönü Stadı'nda "Basın tribününü" en ateşli seyirci grubunun içine atarak, sözde "Çarşı Grubu'nu" kapalı rantından arındırmaya çalışmak, bakalım ne kadar sürecek? En ateşli taraftar grubunun ortasında, gazetesine telefonla sesini duyuramayan, çıkışta hiçbir güvenlik önlemi alınmadan evine gitmek isteyenleri hiçe saymak, bakalım ne zaman patlak verecek? Ve İnönü Stadı'na gelmeden, uzaktan gazel okuyan "Üstatlar" ile sadece seyirciye yaranmak için, eleştiri bile yapamayacak "Eyyamcıların" borusu ne kadar ötecek? Anadolu'nun, elindeki "Filizleri" İstanbul'a postalamaya çalışan "Paragöz" başkanlar, daha ne kadar, küfürün, saldırının ortasına gencecik sporcularını, arenaya atar gibi atacak? Türk sporuna yön verenler ne kadar susacak... AB'ye uyum adına "Suça davetiye" çıkaran yasaların, biraz da insanlık adına, caydırıcılık yönü ne zaman hükümetin gündemine gelecek? Kapkaççıyı koru, amigoyu koru, elinde döner bıçağıyla maça gelenin sırtını sıvazla, ölüm tehditi alıp, yaralanan gazetecilere saldıranları "Faili meçhul" listesine al, sonra da medeniyetten; insanlıktan ve spordan bahset... İnsan hayatının bu kadar ucuza satıldığı "Geçmişten asla ders almayan" bu "Menfaatçiler ülkesinin" bir eşi yoktur dünyada...