Kimisi ana karnında 9 ay 10 gün ihtimamla beslenir, korunur ve sonunda dünyaya getirilir. "Adını ne koyalım" hesaplarının aylar önce belirlendiği "Nur topu gibi" erkek evladının sevinci, sadece kendi ailesini değil, ülkenin de bir "Mehmetçiğe" kavuşmasının coşkusudur bir yerde... Ama kimisi de vardır ki... 29 yaşında birden Mehmet oluverir... Bu sonradan olma Mehmetler'le, ana karnında ismi konan Mehmetler arasındaki farkı anlamanın çarpıklığı, bazılarının işine gelse de, bazılarının da canını sıkar. *** Marco Aurelio Brito Dos Prazeres, bundan tam 29 yıl önce Brezilya'nın fakir bir köyünde dünyaya geldi. Bir sürü kardeşinin arasında, şansın güldüğü bu esmer çocuğun yolu, günün birinde Türkiye'ye düştü. Karadeniz dalgalarının hırçın hırçın kayalıkları dövdüğü Trabzon'da, futboluyla sivrilen, sonra da, o zamanın Trabzonspor Başkanı Özkan Sümer'in, 50 bin doları, vermeme inadı yüzünden, kapağı F.Bahçe'nin bonkör başkanı sayesinde İstanbul'a atan Marco'ya, şimdi şans bir defa daha güldü. Vatandaşlık kanununun kademelerini büyük bir hızla kateden, bazı işlemleri büyük kişiler tarafından elden takip edilen, evrakları üzerine imzalar çabuk atılan ve en sonunda, her hükümet kararını "Kılı kırk yararcasına" inceleyen Cumhurbaşkanı Sezer' in ofisinde bile bekletilmeyen Marco'nun vatandaşlık hizmetleri tamamlandığında Türkiye yeni bir Mehmet'ine kavuşuyordu!.. Artık o, Brezilya'nın Marco Aurelio Brito Dos Prazeres'i değil, kapı gibi bizim Mehmet'di... *** Daha vatandaşlık işlemleri devam ederken Fatih Terim, düşüncelerini soran gelen gazetecilere, Aurelio'nun ay-yıldızlı formayı giyebileceği sinyalini vermişti. Terim'in düşüncelerinde, şimdi bir değişme oldu mu bilemeyiz ama F.Bahçe fırsattan istifade yabancı statüsünde bir boşluk yakaladı. Şimdi kadroda 6 değil 7 yabancıya yer bulunacak... Türkiye'de bazı haksız rekabetin sınırlarını zorlayıp, bunun meyvelerini yiyenlerin bol olduğunu hepimiz biliyoruz. Koca F.Bahçemiz de, bundan böyle, sadece 4 "Türk oğlu Türk" forma bulabilecek. Hocası, yardımcıları ve de 7'si yabancı futbolcusu ile F.Bahçe, 100. yılında şampiyonluk kovalayacak... Yabancıların mutluluk aşılayacağı (!) sarı-lacivertlilerde, varsın Türk gençlerinin, varsın altyapıdan "A takım hayali kuran" gençlerin önü kesilmiş olsun. Ama bu işin bir de tersi var tabii... 100. yılda bir hüsran daha yaşanırsa, ikide bir istifa edip, gündem ve eleştiri dışına çıkanlar, bu defa, kırmızı halılarla geri çağırılmayacaklarını iyi bilmelidir. *** Takımlardaki yabancı sayısı konusunda ısrarlara göğüs geren ve bunun sonunda herkesle ters düşen Futbol Federasyonu, eğer bir gün, milli takım formasını gerçek sahiplerinin değil de, evrakları elden ele dolaştırılıp, politik sınırlardan bir bir geçirilen ve sonra da vatandaş yapılanların ayaklarına muhtaç olursa, vay bizim futbolumuza... İstiklal Marşımız çalınırken, sanki arabesk veya Samba müziği dinler gibi aval aval bakan birisinin, Türk Milli Takımı'na vereceği hizmete muhtaç olacaksak, milyon kere yazıklar olsun bize... F.Bahçe'nin yabancı kontenjanını açmak için, önce göndermeyi düşündüğü, sonra da Türk vatandaşı yaptığı birisi "Bulunmaz Hint kumaşı" mıdır ki, milli takım için, can simidi gibi akla geliyor. "Marco Mehmet" bu kadar mükemmel biriydi de, F.Bahçe son maça kadar, avucunda bildiği şampiyonluğu, geçen sezon, neden elden kaçırdı? Bugün, sarı-lacivertli takımın, yabancı kontenjanını açmak için, vatandaşlığa soktuğu birisinin, Türk Milli Takımı için bulunmaz bir futbolcu olduğunu düşünürken, kimlerin gönlünü yaraladığımızı, kimlerin önünü kestiğimizi ve sonradan olma kişilere ay-yıldızlı formayı giydirmenin, utancını da düşünmeliyiz. *** Yakında, 5 yılını Türkiye'de doldurmuş herkesi vatandaşlığa buyur edip, milli takımı "Alex Mehmet, Song Mehmet, Tomas Mehmet, Anelka Mehmet, Nobre Mehmet, Appiah Mehmet, Ayman Mehmet" diye saymaya başlarsak, milli duygularımızı da o kadar törpülemiş oluruz. Önü alınmayacak transfer yanlışlıklarına yol açıp, yabancı kontenjanlarını diledikleri gibi ayarlayabilecek takımların oyununa gelecek bir federasyonun, ciddiyeti kalmayacağı gibi, bunların bazılarına da, milli takım yolunu açması, öylesine felaket olacaktır. Türk Milli Takımı, Türklerindir. O formayı, ne bir maçta milli ve aynı zamanda kaptan yapılanlarla, ne de sonradan vatandaş saydıklarımızla hafifletemeyiz. O takımda, İstiklal Marşımız çalınırken, tüyleri diken diken olmayacak hiç kimsenin yeri yoktur. O takımda, rengini atalarımızın şehit kanından almış bayrağımızı taşıyacakların, Türkiye tarihini, önce çok iyi bilmesi, sonra da, Türklüğüyle gurur duyması gerekir. O takımda ancak, formanın ucuz olmadığını bilen futbolcu ve yöneticilerin işi olur. O takım, kimsenin babasının çiftliği değildir. O takım, gerçek Mehmetler'in takımıdır...