>>> BENİM YILDIZIM Rüştü'nün yokluğunu zerre kadar hissettirmeyen, harika kurtarışların adamı Hakan'la gurur duyduk... Nerede, Tigana'nın Beşiktaş'ı... Nerede Ertuğrul Sağlam'ın Beşiktaş'ı? Bir sihirli değnek değil, öz be öz bir Türk evladının eli değdi bu takıma... Dün gece Zürih'te, ona ve takımına olan güvenimiz sarsılmadı yine... Şampiyonlar Ligi'nde ilk engeller bir bir geçiliyor... Hem de bilek gücüyle... Hem de, alkışlanarak ve bağrımıza basarak... Ahh o son saniye olmasaydı... *** "Bu takım elediğimiz Moldova ekibi Sheriff'ten iyi değil" derken, Sağlam boşuna konuşmamıştı... Daha Atatürk Havalimanı'nda söylenen bu iddialı sözler, dün gece Hardturm Stadı'nda gerçeğe dönüştü... Daha dakika 3... Beklenen gol erkenden gelmez mi? Hem de ne gelmek... Önce Cisse'nin büyük gayreti ve şutu... Sonra Bobo'nun Delgado'ya pas olan vuruşu... Ve en sonunda da o Delgado'nun Zürih filelerine giden nefis golü... İşte o anda, derin bir "Ohh" çeken Beşiktaş, futboluna golle birlikte cesaret de ekleyerek, ev sahibinin üzerine üzerine gitti... *** Tello ve İbrahim Kaş'ın cezalı olması nedeniyle fazla bir sıkıntı yaşamayan Ertuğrul Sağlam, üstelik Nobre, Koray ve İbrahim Akın'ı da ilk on bir dışında tutarak çıktığı karşılaşmada, rakibin her atağında orta sahada imha etmek için müthiş bir yardımlaşma içinde gördük Beşiktaş'ı... Erken gelen gol sonrası kalesinde birkaç tehlikeyle burun buruna gelse de, kalede Hakan'ın devleşmesi ile fazla heyecana kapılmadık... Onun, 24 ve 36. dakikada Alphonse'un iki atağını etkisiz hale getirdiğini gördükten sonra, moralimiz daha da yükseldi... Genç Serdar Özkan'ın bu defa sol tarafta harika futbolu, arkasındaki İbrahim Üzülmez'i de fazla zora sokmadı... Devrenin sonlarında önce Cisse'nin frikiği, sonra da Serdar'ın şutları eğer Zürih kalesiyle buluşsa, İstanbul'daki rövanş sadece formalite maçı olacaktı az daha... *** İkinci yarıya, aksayan Ali Tandoğan'ın yerine İbrahim Akın'ı alarak başlayan Beşiktaş, gol avantajını sadece korumak adına değil, kontrataklarla da Zürih kalesinde gol koklayan, müthiş bir deplasman takımı anlayışıyla geceyi karartmadı... Rakibin, Cesar, Rafael ve Alphonse ile kalemize yaptığı bindirmelerde, bazen kalp çarpıntımız yükselse de, bunları aslanlar gibi savunan defansımızla, gurur duyduk bir defa daha... Zürih'in baskısını artırdığı dakikalarda Koray'ı taze güç olarak oyuna alan Sağlam, bitmeyen dakikaları bir bir eriterek, ikinci maç için, büyük avantajı da koltuğunun altına aldı... 90+6 da gelen beraberlik golü hiç önemli değil... Ve şimdi bizle, bir zamanlar, ağlayarak kovulduğu Beşiktaş'tan koparken, yaşantısında büyük bir kötü anı olarak kalan Zürih'ten, bu defa muhteşem bir dönüş yapan Ertuğrul Sağlam ve öğrencilerini, ayakta alkışlamak düşüyor... Çünkü onlar bütün güzellikleri hak ettiler dün gece...