Yok yoktu dün gece. Stadsa işte stad. İnsan kendini İngiltere'nin o muhteşem atmosferinde hissediyordu adeta. Heyecansa heyecan. Haftalardır hep o saati beklemenin güzelliği yanında, Kadıköy'ü bütün heyecanlar sarmıştı. Ve golse gol. Bu rekabette herşey vardı. Hem de fazlasıyla. *** G.Saray seyircisinin adeta tecrit edilircesine koruma altına alındığı Kadıköy'de, maçı gölge düşmemesi için, bütün tedbirler hazırdı. Aslan tribünde kafesteydi sanki. Sahadaki Aslan ise, maça korkak, heyecan yüklü başlayınca, mahkûm elbisesi giymiş gibiydi önceleri. F.Bahçe Hooijdonk, Nobre ve son haftaların golcüsü Ümit Özat'la ablukaya aldığı G.Saray kalesini Tuncay'la da uzaktan yokluyordu. İşte bunlardan birinde, 17.dakikada o Tuncay, Mondragon'un kale direğine nişan alıyordu. Bu karavana değil, bir ihtar atışıydı sanki. Ve bir dakika sonra, o cikletten çıkar gibi, cuk oturan F.Bahçe'nin transferi Nobre, tam isabetli bir vuruşla sarı-lacivertlilerin boynuna mutluluk çelengi takıyordu. *** İşte bu gol, G.Saray'a G.Saray olduğunu hatırlatan goldü. O üstündeki korkaklık ve endişe cüppesini atan sarı-kırmızılılar, Prates'in 90'a giden ama Volkan'ın ellerinde eriyen bazukasıyla kendine geliyordu. Ve 28.dakikada bu defa Ömer, F.Bahçe defansını gafil avlayarak Kadıköy'e bir ölüm sessizliğini çökertiyordu. Dün gece, hafta içinde sadece bir kişi yazdı diye; Sabri'yi ilk defa ilk onbirden kesen Fatih Terim ile Mahmut Hanefi ve Mehmet Yozgatlı'nın aksamasını göremeyen Daum, bu yanlışlıklarının dışında doğruyu yapmışlardı. İş sadece sahadaki askerlere kalıyordu. *** İkinci yarıya rakibi daha iyi çözmüş olan G.Saray'ın maça ağırlığını koyması yanında F.Bahçe'nin tribün desteği inanılmaz güzellikteydi. İki hocanın nihayet bu yarıda gerekli değişiklikleri yapması da son bölümdeki son hamleler oldu. Ama, işte bitti denilen maçı bu değişik isimlerden biri değil, maçtaki tek güzel hareketini yapan Mehmet Yozgatlı değiştiriverdi. Son dakikalardaki tatsızlıklar dışında bu maç çatır çatır bir derbiydi. Böyle maça can kurban doğrusu.