Kaderde bu da varmış... "Belkilerle" gelinen, "Neden olmasın" ümitleriyle filizlenen bir gecenin, 90 dakikanın daha yarısında yerle bir olması, hüznün yanına bir sürü soruları da peşinden getirdi... Nerden bilebilirdik ki, daha 15. dakikada Celustka'nın hiç gereği yokken yaptığı penaltının, PSV'yi o dakikada güldüreceğini... Nerden bilebilirdik ki, Mustafa Yumlu'nun, Giray'la birlikte havada topu ararken Matavz'ın aralarına girip, Tolga'yı avlayacağını... Nerden bilebilirdik ki, yine aynı ikilinin Trabzonspor defansının göbeğini eleğe çevireceğini ve Strootman'ı güldüreceğini... Ve nerden bilebilirdik ki, devrenin bitimine yakın Burak'ın bulduğu golle, tam kötü düşünceleri aklımızdan silerken, Tolga'nın, bir amatör kümedeki file bekçisinin bile yapmayacağı, hatta asla yapmayacağı hata ile takımını 10 kişi bırakacağını... Bir 45 dakikada, koca bir takım ancak bu kadar yıkılır, bu kadar çaresiz kalırdı... Bu takımın iki stoperinin bu kadar kötü gününde olması "Top benden gitsin de, nereye giderse gitsin" anlayışı ile gelene gidene vurması; PSV ataklarında yanından geçen her Hollandalı futbolcunun arkasından bakakalan Celustka'nın; orta sağ kanatta ne yaptığını anlayamadığımız Aykut'un; etliye sütlüye karışmayan Colman'ın bu futboluyla, Trabzonspor hezimeti nasıl yaşamasın ki... Oysa her şeye rağmen, defansları kötü, forvetleri doludizgin bir takım karşısında Trabzonspor bu kadar yere eğilmemeliydi... İkinci yarının başında gelen golle başlayan o sağanağı anlatsak ne yazar, anlatmasak ne yazar... Dün gece bordo-mavililerce hiç hatırlanmaması gereken bir rezaleti tarihe not olarak düştük... Bu PSV tahribatı, Trabzonspor'u uzun bir süre kendine getiremeyecektir... Ama yine de canı sağ olsun... Elden gelen budur... BU STOPERLERLE ASLA Trabzonspor'un hezimetinde suçlu bir değil, bir ton... Ama Giray ve Mustafa Yumlu'yu bir adım öne alalım... Bordo-mavililerin işi bu ikiliyle çok zor.