Sürat felakettir" diye bir trafik kuralı vardır ya... Hani uyulması en mecburi kural... İşte dün gece, her biri kendini Vettel, Alonso gibi Formula1 yarışçısı zanneden iki takım, bu kuralı hiçe saydı, takmadı, üstelik inadına inadına gaza bastı... Bizler tribünde izlerken başımız döndü, midemiz kalktı... Böylesine arzulu ve hırslı bir derbi son yıllarda eşine rastlamadığımız şekilde, 5. vitesle başladı, yine 5.vitesle bitti... G.Saray'da Muslera başta olmak üzere genç Semih'e hayran kaldık... Müjdeler olsun ki, milli takım pırıl pırıl bir stoper kazanıyor... Üstelik tepe tepe en az 10 yıl kullanacağı bir stoper hem de... Allah nazardan saklasın bu çocuğu... Almeida, Quaresma, Simao gibi Portekiz çetesiyle savaşırken kaya gibi durdu karşılarında... Hele, Muslera'yı geçen topa ayak koymasa, G.Saray'ın daha ilk yarıda işi zora girecekti... Sarı-kırmızılı takımda aksayan üç kişi vardı... Birisi "Ben bu maçın kilit adamı olacağım" diyen Engin, diğeri de top ezme, kaybetme rekoru kıran Kazım ve de Ayhan... Beşiktaş'ta Almeida'nın çok istekli oyununa Veli'nin Simao'nun fazla katkısı olmazken, yine Quaresma'dan gelen ortalara ihtiyaç duyuldu... Orta sahada Ernst'in sahayı enine boyuna kontrol altına alması, Aurelio'nun da işini kolaylaştırırken, sadece Veli'nin oyunda kaybolması, Beşiktaş'ın tek eksisi oldu... Beşiktaş tribünleri, bazen bayanların da büyük bir topluluk halinde, çocuklarıyla birlikte izledikleri karşılaşmada kendilerinden geçip küfrü bazen ağızlarından kaçırdılar. Tribünlerde bu kaçırmalar olurken saha içinde de gol kaçırma yarışı devam etti... Hele Beşiktaş, Muslera'yı avlamak için çok çırpındı... Ve sonunda bir büyük derbi, golsüzlüğüne rağmen gönüllerde, adına yakışır bir yer etti... ÇAKIR'A YAKIŞTI Beşiktaş Ve G.Saray'ın müthiş mücadelesinde, bazen istemeyerek de olsa sertlikler yaşandı... Ama Cüneyt Çakır, klasına yakışır şekilde, birkaç pozisyon hariç ustalığını konuşturdu...