Türkiye... Cennet vatanımız... Tabiat güzelliklerinin yanında çirkin tabloların da bol olduğu bir ülke... Kimisinin güney sahillerinde deniz suyunu içine çekesi gelir... Kimisinin tezek kokuları arasında ömrü tükenir... Kimisi, ülkenin en ünlü kabadayısının evinde yeşil pasaportunu düşürür... Kimisi milletin oylarıyla seçilmenin avantajını lojman inşaatında kullanır... Burası Türkiye... Burada sazlar her telden çalınır. *** Haluk Ulusoy döneminde, Futbol Federasyonu, müfettişlerin uğrak yeri olmuştu. 7 yıllık icraatları didik didik incelenen, bir defosunu bulabilmek için binlerce evrak ve fatura elden geçirilen Haluk Ulusoy, sadece 48 milyarlık harcama için neredeyse darağacına çıkarıldı... Hepsi o kadar. Haluk Ulusoy döneminde bazılarımızın hiç de hoş olmayan eleştirileri, diken üzerinde oturan bir adamın her gününü zehir etme çabaları, son süratti. Haklı olduğumuz taraflar da vardı tabii. Ama trilyonları yöneten, futbol kulüplerinin ağzına baktığı bir makamın sorumluluğu altındaki adamın hepimiz halı silker gibi her gün tozunu attık. Bazen insafsızca... Bazen haksızca... Ama hiç düşünmedik... F.Bahçe gibi "Rabbena hep bana" mantığıyla nerede ise havuzun tamamına göz diken bir kulübe direnen Haluk Ulusoy'u hiç alkışlamadık. Oysa o tüm kulüplere eşit yaklaşmanın nabzını en iyi şekilde tutmak için, 15-20 milyon taraftarı olan F.Bahçe'ye karşı vücudunu ve makamını siper etti. Keşke etmeseydi... *** Aziz Yıldırım'ın şampiyonluk kupasını aldıkları maç öncesinde bile bir işareti ile susturabileceği, ama bunu istemediği günde, Haluk Ulusoy 55 bin kişinin küfürleri ile başbaşa bırakıldı. Bir Futbol Federasyonu Başkanı'na tükürükler, ayran ve su şişeleri fırlatıldı. Bundan keyif (!) alanlar şimdi Haulk Ulusoy'un çekilme kararında başrolü oynadıkları için göbek atıyor. 8 yabancı isteklerine karşı çıktığı için idam sehpasına gönderdikleri adam yok artık... Havuzu delmek için uğraşanların karşısında dimdik duran adam evine ve yiyemeyeceği kadar çok parasına döndü şimdi... G.Saray'ı koruduğu iddia edilen ama F.Bahçe'nin her istediği hakemi maçlarına peşpeşe veren adam tarih oldu. Bu gidişe kına yakanların iştahları kabarık, planları ve yeni istekleri gündemde artık. *** Haluk Ulusoy daha düne kadar futbolun patronluğu için rakipsiz tek adamdı. Onun önünü yeni Futbol Yasası'ndaki kelime oyunları ile kesmek isteyen siyasiler, şimdi saklandıkları köşe başlarında kıs kıs gülüyor. "Vallahi biz yapmadık" diye kendilerini "günahsız" zannedenler, aslında bu yasaya imza atan ve bu yasayı istedikleri gibi çıkartan siyasilerdir. "Oynat bir oryantal" gibi bir o yanda, bir bu yanda olan, "tavşana kaç, tazıya tut" diyenler şimdi muratlarına ermenin bahtiyarlığı içinde. Aslında Türk futboluna 7 yıl hizmet etmiş bir adam böylesine oyunlarla aldatılmamalı ve harcanmamalıydı. Ne kadar çok günahı olsa da, yanlışları unutulmasa da, Haluk Ulusoy bu kadar kolay silinmemeliydi. Sanki Şenol Güneş'e yaptığı haksızlığın hesabı sorulurcasına "Etme bulma cezasına" çarptırılan Ulusoy, futbol sahnesinden çekilmeye adeta "Bizans oyunlarını" aratmayacak entrikalarla mecbur tutulmuş biridir artık. *** Kulüpler Birliği gibi adeta "Devlet içinde devlet" görünümündeki teşkilat, "Brütüs Cumhuriyeti"nin en önemli parçası olarak tarihe geçmiştir. Haluk Ulusoy'un karşısında "destekçi" kostümlerini giyenler, o arkasını döndüğünde "köstekçi" kılığını geçirdiler üstlerine hep. Her gün fikir değiştirdiler. Her gün yeni bir adayı desteklediler. Her gün başka bir boru öttürdüler. Sonunda kendilerine son derece güvenen bir başkanı bir dakikada harcadılar. Şimdi onlar Levent Bıçakçı gibi, bir anda futbolun patronluğuna yakıştırdıkları, her isteklerini kolayca yaptıracaklarını sandıkları bir ismin önünde eğilecekler. İşkte Türk futbolunun mâkus talihi. "Ya havuzun çoğunu, ya 8 yabancı" diye tuturanların zaferi alkışlanıyor artık. Elindeki bıçakları arkasında gizleyenlerin katlettikleri bir adamın "dramı" güldürüyor bir futbol birliğini. Şenol Güneş'in harcanışına ağlayanların bayramı artık. Burası Türkiye... Brütüsler'in bol olduğu cumhuriyetlerin adam deştikleri Türkiye... Yürekten ağlayanların değil, timsah gözyaşı dökenlerin bol olduğu bir ülke... Gerçek suçluların bile sanal suçlu sayıldığı bir vatan... Biz burada yaşıyoruz işte!