Tarih 28 Mayıs 2010... Yer, İsviçre'nin Cenevre kenti... 2016 Avrupa Şampiyonası'na ev sahipliği yapacak ülke belirleniyor... Sonuçta, UEFA Başkanı Platini'nin ülkesi Fransa çıkıyor tombaladan... Oysa bu organizasyonu alabilmek için, Başbakan Recep Tayip Erdoğan, hem prestijini, hem de 950 milyon euroluk garanti çekini ortaya koyuyor... Koyuyor ama işi garanti gören, çalışmalarını ve kulislerini yeterince yapamayan Futbol Federasyonu, hem Türkiye'yi, hem de Başbakan'ı refüze ediyor... Bu elde bir... Gelelim ikinci dosyaya... Almanya'ya, aynı zamanda takıma destek vermek için giden Başbakan, maç bitiminde, sanki en yakınını kaybetmiş gibi tribünde yığılmış kalmış bir halde... Sebep 3-0'lık mağlubiyet... Bunlara, 2010 Dünya Kupası Finalleri'ne gidemeyişimizi de ekleyebilirsiniz... Başbakan'a, siyasi hayatında, en acılı günleri yaşatan Futbol Federasyonu, bir kesimin 11, bir diğerinin 8 milyon euro maaş aldığını iddia ettiği Hiddink'i, etik değerlere sığmayan bir transfer şeklinin, bu ülkeye, isyanları da peşinden getireceğini hesap edemedi... "Türkiye son durağım" diyen, bir hocaya milletin bu kadar parasını sunan ve Kulüpler Birliği'nin esiri olmuş, onlara şirin gözükme adına kendine ömür biçmiş bir Federasyon'un, şu saat, şu dakikadan sonra Türkiye'de işi bitmiştir... Bu millete, utanç ve acı çektiren bir Milli Takım davasında suçlu en tepedir... Artık onlarla, Türk futbolunun işi olamaz... Haydi, hep beraber söyleyelim o şarkıyı: "Güle güle sana, yolun açık olsun" Boyunu aşan laflar Emre Belözoğlu'nun, Türk futbolundaki yeri bir başkadır... Hem sahadaki futbolu ve hırçınlığı, hem transferlerindeki çalkantıları ile Emre'yi konuşmayan yoktur bu ülke de... Geçmişteki bir İsviçre maçında, misafir takım futbolcularını, önüne katmış tekme tokat kovalayışı; soyunma odası koridorlarındaki, gün yüzüne çıkmamış tekmeleri; G.Saray'a beş kuruş kazandırmadan İtalya'ya transferi; İngiltere'de futbolu ile değil, ırkçılık söylemleri ile gündeme gelişi; F.Bahçe'ye transfer olduğu gün "Ben doğuştan F.Bahçeli'yim" sözleri; Daum'un gönderilmesi sonrası Aykut Kocaman'ın takımın başına getirilmesindeki rolü, Emre'nin üstlendiği görevlerden ilk akla gelenler... Azerbaycan maçından sonra "İki sene sonra futbolu bırakabilirim, aileme sormam lazım" sözleriyle, karşılaşmada atılan tek goldeki en büyük suçlu olduğunu unutturmaya çalıştı aklı sıra... 2 sene nedir ki... Sık dişini sporseverim, sık... Yetti gayri... Futbol sahalarında futbolu, dışında da filozifik laflarıyla gündemde kalmasını bilen bir kişi Arda... Erken olgunluk mu: Florya antrenman sahasına minibüsle gidip gelirken yolda kurduğu hayallerin ürünü mü bilinmez, bu futbolcu kendisinden ilk önceleri hiç beklenilmeyen, sonra ise "Mutlaka gündeme bir şekilde oturur" dedirten yaşantı şekliyle, hem Almanya, hem Azerbaycan yenilgilerini bile bir süreliğine rafa kaldırdı... Eğer Arda, bizim futbol yıldızımız ise, biz onun futbolunu konuşmak zorundayız... Ama sanki bundan Arda büyük rahatsızlık duyuyor gibi... "Beni hep konuşsunlar" fobisi yüzünden değişiklik istiyor... Bu değişikliği de, futbol dışı yaşantısında buluyor... Gezmesi, sinema kapatması, kanatlı araba ve lüks model merakı ve de ortam neresi olursa olsun sevgilisi ile sarmaş dolaş fotoğraflar vermesi boşuna ve tesadüf değil... Son olarak, asla onaylamadığımız "Yeri ve yordamı TV ekranı olamaz" diye eleştirdiğimiz Erman Toroğlu sözcüklerinin, kendisini son derece rahatsız etmesinden sonra, yurda döndüğü ilk anlarda gündeme "şerefsiz" sözcükleriyle gelmesi, Arda için değil ama Türk futbolu için bir şanssızlık oldu... Eğer Arda delikanlılık yapmak isteseydi, o "şerefsiz" sözcüklerinin adresini, dolaylı ve geniş kapsamlı değil, adrese direkt yapıştırırdı... Ortaya bir "şerefsiz" sözcüğü atıp "Kim isterse omzuna apolet diye takar" demek, Arda'nın artık Türkiye'deki futbol macerasının da, sonuna geldiğinin bir işaretidir... Yıllar önce, en samimi arkadaşının sevdiğini, şimdi kendisine sevgili edinen Arda, Erman Toroğlu'nun sözleri karşısında nasıl bu kadar isyan eder hale geliyor, anlamış değiliz... Hadi Arda'yı geçelim... F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım'a ne oluyor? Gelecek için transfer yatırımı mı yapıyor... Yoksa "şerefsiz" sözcüğü kendisinin de söylemek isteyip, söyleyemediği bir ifade tarzı mı? "Hak edenler varmış!" Varsa isim isim söyleyin beyefendiler... Şimdi, basından bir bölüm ortaya çıksa "Şerefsiz futbolcular var, şerefsiz de yöneticiler" diye ortaya bir "problemli cümle" atsa, herkes susacak mı bizler gibi... Biz ne "şerefsizliğin" ne de bunu savunamayanların avukatıyız... Gocunacak yaramız da yok... Ama ortalığı "laf çöplüğü" ile dolduranlara ve gündeme bu çöplüklerle gelenleredir isyanımız... Ne olur, bir susun ya, bir susun! Evet, o parada gözümüz var! Bir iş yeri patronu, gerekirse ve isterse, dilediğine istediği parayı verir... Sen onun yanında, bahşişe talim eder gibi çalışabilirsin de... Bu iş başka... Ama... Benim Türk Futbol Federasyonum, bir adama 11 milyon euro yıllık para verirse, işte o zaman isyan eder, her vatandaş... Yeni zamlarla, ocak ayından itibaren eline 434 TL geçecek emeklimi görünce, ben bu paraya isyan ederim arkadaş... Gözüm kalır... Hele, aldığı paranın hakkını da veremezse o Hollandalı; gözüm parasında daha fazla kalır... Diyelim, olmuş bir hata, verilmiş bu paralar... O zaman adam gibi bu ülkeye gelirsin, evini tutarsın, ailen varsa getirirsin, devlet memuru gibi çalışırsın... Çünkü aldığı o para ile bu ülkede ne okullar, ne yurtlar, ne eğitimler, ne huzurevleri, ne yardımlar yapılır... Haa işine gelmedi mi? Çeker gidersin o zaman... Hem de arkanda göbek atanları görerek; hem de, teneke çalanlar ordusu refakatinde...