Genelde adı "zina" olmasına rağmen, bir türlü ağzımıza yakıştıramadığımız ayıp var ya ayıp... Hani, sosyetik yerlerde ona "seviyeli birliktelik" diyorlar ya hani... Toplum ahlâkını AB isteği doğrultusunda ayaklar altına almak adına, uğruna kanun iptâl ettiğimiz "zinaya" şu günlerde lâf söyleyen taş olur! İşte bu çarkta kimler öğütülmüyor, kimler? *** Diyarbakırspor gibi ligin en zayıf takımlarından biri karşısında galibiyeti; hem de farklı galibiyeti yakalayan Beşikaş'ta, "yamuğu düzeltilemeyen pik demir" gibi, bazı boş uğraşılar var hâlâ... Sezon başında, sözde Türkiye'nin en klas oyuncularını, üstelik yüksek fiyata alan Beşiktaş Yönetimi, uslanmamışlığın verdiği aynı yanlış icraatlarına, hız kesmeden devam ediyor... Del Bosque gibi, dünya çapında bir hocayı alırken söyledikleri kandırmacanın, bir gün gelip kendilerine döneceğini hiç hesap edemeyenler, bir de gündeme İlhan meselesini atmaz mı, pes doğrusu... Del Bosque'nin kucağına, şimdi "İlhan bombasını" bırakan yönetim, yeni bir kirliliğin içine düşmüş durumda... İlhan kim, Beşiktaş'ı kurtarmak kim? Adam, bir yıldan beri antrenmana bile çıkmamış, sözde doktor doktor dolaşıp tedavi peşinde koştuğunu söylemesi bile ürkütmemiş Beşiktaş'ın "Çok biliyorum" diyen yönetimini... Şimdi İlhan, ocak transferinde imzayı atıp, tesbih tanesi gibi gollerini sıralayacak haa?.. Hangi ayak, hangi kafayla? *** Bir zamanlar Samsunspor'da kendi haline futbol oynayarak, emekleme devrini tamamlayan İlhan, "büyük şehir havasını" ciğerlerine çektikten sonra, hem kafasını, hem dünyasını değiştirdi... Sahada deparlarıyla rakiplerini nakavt ettiği dönemlerin, ağır ağır gece âlemlerinde, karşı cinsleri nakavt etmeye dönüşmesi, alkol, müzik ve çılgınlığın boyutlarının sınır tanımaması yüzünden, o Anadolu'nun "yağız delikanlısı" zamparalığıyla zirve yaparken, futboluyla küçüldüğünün farkına çok geç vardı... Gece âleminin bir iki meşhur yosmasıyla başlayan maceralar bile, onu daha yürekten seven "G.Koreli sevdalılarını" bile küstürmemişti... Ama gün geldi, onun için turlar düzenleyip İlhan'la "bir dakika" geçirebilmek için dünyanın bir ucundan kalkıp gelenlerin yüzüne bile bakmadı o İlhan... Uçkur çözülmüştü bir kere... Onun uçkuruna karışmayıp, hâttâ alkış bile tutan, o günün Beşiktaş menajeri Sinan Engin, ameliyat masasından kalkıp Laila'ya gelen İlhan'ı kapıda karşılamıştı neredeyse... *** Futboluyla alkışlanmaktan çok "seviyeli birliktelikleriyle !" her geçen gün eriyen ve vücudunu bile kendisine isyan eder hale getiren İlhan'ın, kısa süren "Japonya macerası" da bitince, kendisine zamanında her türlü toleransın gösterildiği ve 4.5 milyon dolar kazandırdığı kulübü kucak açmaz mı? Tamam; vefâkârlık bir yana ama iki ayağındaki menisküs, kafasındaki "yarım kalıp, son bulan" resmi olmayan evlilik ve çocukla, beyninde gece kulübü gezginciliği yer etmiş bir İlhan'ın, Beşiktaş'ta ne işi var? Eğer Beşiktaş, bir futbolcusuna sahip çıkacaksa, ona maç başı 25 bin dolar para vaat edip, kadrosunda bir çok yeteneğin bile yer bulamadığı bir ortama İlhan'ı kırmızı halılarla sokmamalı... Başından geçen bunca olaylara rağmen, hâlâ daha yürüyüşünü değiştirmemiş, kafasının içindeki zamparalık dürtülerinden kurtulamamış bir İlhan'dan Beşiktaş'a ne fayda gelebilir? Fermuarı tutmayan kadınların kucağından yeşil sahalara dönme ihtimalini dikkate alan Beşiktaş Yönetimi, Del Bosque'ye bir "emrivaki" daha yapıp, İlhan'ı problemler yaşayan bir kulübün içine sokarsa, intihar etmiş olmaz mı? *** Del Bosque, gerçekten bugünkü Beşiktaş'ın en mâsum adamı... Adamcağız Veysel'e, Pancu'ya, Carew'e bakıp bakıp ağlarken, şimdi bir de İlhan'la uğraşacak... Haa o İlhan, eski İlhan olsa eyvallah... Daha, yeniden Beşiktaş'ın kucak açtığı günün akşamında, kendisini "Papermoon" adlı eğlence yerinden rezilliği yüzünden kovdurtan, Türkiye'de "seviyeli birlikteliğin" bir numaralı ismi Çağla Şikel'le "geceleri sabah eden adamdan" "medet" umacak haa bu Beşiktaş... Tümer gibi bir futbol ustasını bile yoldan çıkaran adam, Del Bosque'yi mi "zıvanadan" çıkarmayacak? Hey gidi İlhan heyy... Biz onu, Senegal'e attığı o anlamlı golle hatırlamak isterken, ne yazık ki "gece kuşluğu" ve "seviyeli birliktelikleriyle" anıyoruz... Biz onu, spor sahalarındaki hırçın futbolu ve nefis golleriyle hatırlamak isterken, ne yazık ki, Ümrani'ye'den, sigara dumanları, alkol kokularının çemberindeki gece kulüplerine düzenlediği "ring" seferleriyle anıyoruz... Beşiktaş'a geldiği günden beri "hiç kulağı çekilmemiş bir delikanlının" böyle "heder" olmasına gerçekten üzülüyoruz... Onun için bundan iki sene önce yazdığımız bir yazının finalini bir defa daha hatırlamak acı veriyor insana: "Bülbülle gezen güle; ördekle gezen göle gider."