Buse mi, Canaydın mı yoksa G.Saray mı?

Kimisi der ki; sevgi tükenmez... Kimisi de der ki; sevgi, katıksız, karşılıksız ve de menfaatten uzak olursa tükenmez... Aşkın nefrete dönüştüğü bir çok olayda, hep aradığını bulamamak değil, aradığında aradığını bulamamak yatar... Haksızlıklara kılıf bulan zihniyet, zaman gelir, kendini saklayacak bir gölge bile bulamaz... İşte o zaman "Ben ne yaptım" demek ne fayda, ne de pişmanlık getirir... Uzaktan el sallanan bir geminin, okyanusa açılışındaki hüzün kaplar her yeri... "Keşke" denir "Keşke, sevmez olsaydım."  Biz Fatih Terim'e öyle sarıldık, öyle bağlandık ki zamanında... "Gururumuz, imparatorumuz" diye, gırtlağımız yırtınırcasına tepindik... Çünkü o, Türk insanının özlediği bir modeldi... Her ne kadar birileri tarafından, kılığı kıyafeti beğenilmese de, o futbolumuza vurduğu damga ile, bizlerin gözünde bambaşka biri olup çıkıvermişti... Fatih Terim, Türkiye'nin ihraç edeceği en kıymetli mal olurken, onun arkasından istemeye istemeye hepimiz el salladık... Biliyorduk ki, o kararlı, o inançlı, o disiplinli bir amaç için kendisine rota çizen Fatih Terim'in yolu, artık Türkiye'ye zor düşerdi... Onun için dua ettik, onun için hüzün dolduk... Hele G.Saray... UEFA gönderine çekilmiş sarı-kırmızılı bayrağın muhteşemliğinde, tüm taraftarın yüreği yandı... "Gitme" çığlıkları boşunaydı... Terim, dönülmez bir arzunun ufkundaydı...  O da ne? Koca Terim, koca "İmparator" altı ayda iki cepheden de postalanıyor, sanki posası iade ediliyordu... Nerede hayaller, nerede yeni çizgi, nerede "Dünya imparatorluğu?" Ve sonunda kendisinin 13 yıl formasını giydiği ve de 4 defa şampiyonlukla kucaklaştırdığı G.Saray'ın açtığı kucağa balıklama atladı bu efsane hoca... Yeni hedefler için, dünya takımı olmak için, vefa için, borç için, aşk için... Ne derseniz deyin işte... Ama bu arada Terim için harcanan Lucescu'ya kimsecikler acımadı... Ağzı var, dili yok, ama cebinden, kafasının içinden futbol taşan bir Rumen, bir çırpıda kıyma makinesinde çekilir gibi eritiliverdi... Kimin için? Fatih Terim'e koltuk açmak için... Yalnız bu geliş, bir zamanlar Fatih Terim'i hıçkırıklar içinde ve de sevgisini yüreğine gömerek göndermiş insanların aşkını yeniden depreştirmedi nedense...  Eskiden, tek bir çatlak ses çıkmazdı "İmparator" için... Ama şimdi durum hiç de öyle değil... Bir başarısızlıkta Fatih Terim'e gösterilecek hoşgörü hiç de öyle uzun boylu olmayacaktır... Ligin son maçında Lucescu için "I love you" diye yeri göğü inleten taraftar, bu Rumen'i kolay kolay unutacağa benzemiyor... Eskiden o tribünlerin aşkı tekti... Şimdi iki oldu... Sevgi bölündü, hâttâ, sevgi haksızlığa uğramış bir hocadan yana, daha ağır basar hale geldi... Hele aynı gün iki büyük gazetede çıkan röportajın, birisinde Canaydın "Terim benim için G.Saray'a geldi" derken, diğer gazetede Fatih Terim, başkanını yalanlarcasına "Kızım Buse istedi, Cimbom dedim" derse, bu taraftarın aklı karışır... Ve o taraftar kendisinde şu soruyu sorma hakkını bulur: "Eyy koca Terim, koca İmparator... G.Saray sevgisi geri gelmende, hiç mi etkili rol oynamadı?"  Daha düne kadar G.Saray - F.Bahçe maçları gündeme oturdu mu kalkmak bilmezdi... Ama şimdi rollerde ufak bir değişiklik var... Artık G.Saray - Beşiktaş maçları, tüm dikkatleri ve rekabeti üzerine çekecek... Çünkü bir tarafta, şampiyon yaptığı takımdan kovulmuş, kovulurken bile tazminatını almamak için mukavelesini yırtıp jest yapan bir garip Rumen, diğer yanda ise milyon dolarları rahatlıkla telaffuz eden, Avrupa ve İtalya macerasını, bir yılda iki hüsranla kapatan eski imparator Fatih Terim var... Bölünmüş sevgiler, vefalar, vefasızlıklar, milyon dolarlar, bırakılan tazminatlar, gurur ve hırs... Bir filmde bu kadar karışık bir senaryonun olması, ortaya "Oscarlık mı" yoksa bir "Meksika dizisi mi" çıkartır onu zaman gösterecek... Bekleyeceğiz... Göreceğiz... Ve birilerini aşk ile alkışlayacağız...