İngiltere'nin simgeleşmiş iki ismi, Başbakan Winston Churchill ile yazar George Bernard Shaw, birbirine zekice takılmaktan özel zevk alırlarmış... George Bernard Shaw bir gün, oyununun ilk gecesi için, Winston Churchill'e iki davetiye göndermiş ve yanına şöyle bir not düşmüş: "Size iki davetiye gönderiyorum... Oyunuma bir dostunuzu da alıp gelebilirsiniz... Tabii, bir dostunuz varsa..." Winston Churchill, bu iğnelemenin altında kalır mı? Hemen bir not yazarak, Shaw'a karşılık vermiş: "Çok üzgünüm... O gece başka bir yere söz verdiğim için oyununuzu seyretmeye gelemeyeceğim... Fakat ikinci gece gelebilirim... Tabii oyununuz ikinci gece oynarsa... " *** Her yarışta olduğu gibi, futbolumuzda da bir mutlu takım şampiyonluk ipini göğüsleyecek... Ama bu koşuya katılanların, kural dışı davranışları, faulleri, müthiş mücadelenin çirkinleşmesine ve bu sporu sevenlerin gerilmesine sebep oluyor... Kulüp başkanlığını, kulübü sahiplenmek anlamında algılayanlar "yaşamak için yaşatmamak" prensibini gündemde tutarak, işi azıtma ve Türkiye'nin patlamaya hazır ortamında, taraftarı kışkırtma yönünde kullanmıyorlar mı; işte bu insanı deli ediyor... Yolda kendi halinde mutlu mutlu giden insanları, bir anda kavga ortamına çekmekle iş yaptım zannetmek, F.Bahçe ve G.Saray gibi iki büyük kulübün başkanlarının küçük hesaplarıdır... "Tatlı söz yılanı bile deliğinden çıkarır" diyenlerin aksine, rakip takımdan olanın başı "yılan gibi ezilmelidir" algılaması, büyük kulüplerin, büyük başkanlarına yakışmayan davranışlardır... *** Küfür, insanların içindeki kinleri kusmak için, ağızlarından öfke ile çıkan, karşısındakini hiçe sayarak ferahladığı bir davranış bozukluğudur... "Bizim stadımızda küfür edilmiyor" diyenlerin şu günlerde alnını karışlarız... Bu ülkede, üç kişi bir araya geldiğinde, kendini kabadayı görmüyor mu? Dayılık taslamıyorlar mı? Aslında ürkek insanların psikolojik bozukluğu neticesi, kendilerini adam gibi hissetme yanlışlıkları, bu toplumun kabul edemediği ama bir yerde de vazgeçemediği bir yaşam sapıtmasıdır... Küfür eden ferahlıyor öyle mi? Küfür eden karşısındakini sindiriyor, korkutuyor, öyle mi? Küfür ederek kendini erkek sananların sayısının çığ gibi büyüdüğü günümüzde, tek başına kaldıklarında "süt dükmüş kedi" gibi bir köşeye kıvrılmaları, onların aslında ne denli pısırık insanlar olduklarının bir portresidir... Küfürle erkekliği karıştıranlara cesaret verenler ise, ne yazık ki, ortalığı durup dururken kendi menfaatleri için gerip, birilerini "pis işlerine" âlet edenlerdir... *** Alkışlamak ve kutlamak konusunda ders alması gerekenler, doğrudan kulüp başkanlığı yapmamalı bu Türkiye'de... Konuşma ve anlatım kurslarından geçmeden, anlaşılır cümleler kurmasını bilmeden, toplum önünde sevimsizliğini kaybetmeden bir kulübün en yetkili kişisi olmaya kalkışmak, iki eline birer bomba, göğsüne uçaksavar, beline Rambo bıçağı, kasatura takmakla eşdeğerdir... Çünkü toplumu patlatmaya hazır kişilerin, durdurulması ve sakinleştirilmesi çok zordur... Oysa, bir elinde zeytin dalı, yüzünde gülücükler olan kişilere öyle ihtiyacımız olduğu şu günlerde, işi etrafı kızıştırmak ve sonra da "Nasıl ağızlarının payını verdim, nasıl sindirdim, nasıl iki seksen yere uzattım" böbürlenmesi ile övünmek, bugünlerde ne yazık ki; 'Türk sporu'nda geçer akçe oldu... İşin en acı yönü ise, elinde yasa olduğu halde, bütün bu olup biten çirkinliklere, tiyatro seyreder gibi bakanlar yok mu, o bakanlar, işte esas insanı onlar yere uzatıyor... "Bana dokunmayan bin yıl yaşasın" anlayışındakiler; hadi kanuna rağmen çaresiz kalıyor da, vicdanen niye rahatsız olmuyor ki? *** 100'er trilyon lira borç sildirdikleri halde, hâlâ daha bir o kadar daha borç batağındakiler, şampiyon olabilmek için düştükleri bu çukurda, şimdi yine devletin elini uzatmasını bekliyor... Memurundan, işçisinden, emeklisinden söke söke vergisini alan bu devlet, bunca hoşgörü gösterdiği kulüplerin hâlâ daha yakalarına neden yapışmıyor? "Eyy, borçla efelik yapanlar, geçin şöyle karşıma... Milyon dolarları yabancılara saçıp, taraftarlarınıza hava atmasını biliyorsunuz da, namus borcu dediğimiz verginizi niye ödemiyorsunuz?" diyecek bir devletin özlemi içinde, gerçekten, yanıp tutuşuyoruz... Günümüzde, kendilerini Winston Churchill ve George Bernard Shaw sanan başkan ve yöneticiler, atışmalarına devam etsinler bakalım... Türkiye'de futbolu, en sevimsiz, en kavgası bol, kan akıtılan, cinayet işletilen, dostlukları bitiren spor haline getirenler, Churchill olsa ne yazar, Bernard Shaw olsa ne yazar?.. Bu ülkede, başkalarını iğneleyenler, önce kendilerine "cartt" diye çuvaldız batırmalıdır...