Buzağıyı, bir türlü bulamadık!

A -
A +

Durakların dili olsa da söylese... Ya da parklardaki bankların... Fitaş ve Dünya Sinemalarının girişi de, önemli bir yer kaplar hayatımızda... Hele Kalamış'taki Todori, Emirgan'daki pizzacı... Hep beklediğimiz, bazen de beklettiğimiz yerlerdi bunlar... Bazen sevgili, bazen bir dost gözledi gözlerimiz hep... Bulduğunda sevindik, buluşamadığımızda ise, elimizdeki bir gül gibi büküldü boynumuz... Ama hepsinde bir başka senaryo, hepsinde toplardamarın kasılıp kasılıp kalbe taşıdığı kan gibi sardı vücudumuzu, iliklerimizi, hücrelerimizi tatlı heyecan... *** Süper Lig'in ilk yarı sıralamasında, son haftanın üç günü, hatta gün içinde iki kere lider değişti... Kimisi Kayserispor'un, Antalyaspor karşısında avantajı kaçırmayacağına inanmışken, ev sahibinin sinirine fren basamaması nedeni ile emaneti bir haftada geri verdiğini gördü... Ya G.Saray'ın, ölüp ölüp dirildiği G.Birliği karşısında, Keita-Elano-Kewell'ın dantel örercesine bulduğu golle, saatlerle sınırlı kalacak liderliği ele geçirmesi, ligin bir başka heyecanlı yönü değil miydi? Ve 1996'dan kalan (Her ne kadar Şenol Güneş, bu hatırlatmadan dolayı rahatsız olsa da) bir hesaplaşmanın rövanşında, korkulanın yine başa gelmesi, Trabzonspor'un en azından zirve hamlesini, bir başka bahara bırakmasına sebep oldu... Aynalar yalan söylemez Maç bittiğinde konuşulan tek şey yardımcı hakem Hüseyin Fidan'ın ofsayt olmayan bordo-mavili akında, bayrağı kaldırması idi... Fidan, evet yanlış yaptı... Ama bu yanlış, Türkiye'de ilk yanlış değildi ki... Trabzonspor'un önce aynaya bakıp, F.Bahçe imtihanına iyi çalışmamış olmasının bahanelerini, başka platformlarda aramaması gerekirdi... Senin orta sahanda, defansif yönü ağır basan futbolcun yok... Selçuk, Alanzinho, Colman, Gabric gibi orta dörtlüsü ile, yıldızlar topluluğu F.Bahçe'yi tuş edebilmen mümkün mü? Hele Umut gibi golcü geçinenlerle "İstanbul derebeylerine" kafa tutabilmen ne kadar gerçek olabilir? *** Ve sonunda, dönüp dolaşıp yine aynı nakarat şarkılar dilimize dolandı... Aziz Yıldırım'ın hakemleri korkutması, tehdit etmesi (!) ve "Kim yanlış yaparsa, cezasını çeker" diyerek Federasyona ve MHK'ya gözdağı vermesi, ligin şeklini değiştirdi ha... Kurban Bayramlarında acemi kasapların elinden kaçan boğaları değil, ligin ilk yarısı bittiğinde olmayan bir buzağıyı aramaya koyulduk hep beraber... O buzağı yok öküzün altında işte... Saha içinde hata yapanları, bir metreden kafasının üstü ile topa vurup gol kaçıranları, gölgesine bile çalım atmaya kalkışarak, rakip defansın toparlanmasına, kendi takımının ise hız kesmesine sebep olanları unutacağız; sonra da, buzağının peşine düşeceğiz öyle mi? Bonservisine 5 milyon euro, kendisine yıllık 3,5 milyon euro sayılan 30 yaşında ve sakatlıktan yeni çıkmış birisinin takımına faydadan çok zarar verdiğini görmeyecek, sonra da, buzağı arayacaksınız, öyle mi? Kafalar ve yönetim anlayışları değişmedikçe, sizin beklediğiniz, sevgili değildir; beklenen mutluluk hiç değildir... Bu tip düşünenlerin gözü yollarda değil, hep öküz altında, olmayan buzağıdadır... Arayın, arayın... Daha çoook ararsınız, çoook... Sahaların değil, gecelerin adamı 1905'ten beri, şu G.Saray'dan ne kaptanlar geçti... Nikolof'la başlayıp, Ali Sami Yen, Gündüz Kılıç, Coşkun Özarı, Turgay Şeren, Metin Oktay, Fatih Terim, Cüneyt Tanman, Tugay Kerimoğlu, Bülent Korkmaz ve Hakan Şükür'e kadar uzanan 45 kaptandan bazıları bu isimler... Hiçbirisinin, magazin basınında resimlerini bulamazsınız... Metin Oktay hariç... O da çevirdiği film ile futbol dışı bir yaşantının esiri olmuştur... Hele G.Saray'da, 21 yıl aslanlar gibi savaşmış Bülent Korkmaz'ın profesyonelliği, bugün bile herkese parmak ısırtacak cinstendir... Ama bugün G.Saray'ın kaptanı Arda'ya bakınız... Bu ağır yükün altında ezileceğini zannettiğimiz Arda, kaptanlığın da verdiği fors ve yönetimin de şımartmasıyla, magazin basının abonesi oldu... Sevgilisiyle sarmaş dolaş resimleri... Kaçamak yaptığı Roma gezisi... Sıra dışı giyimi... Ve "Baba" rollerini çok iyi sevmesi ile geride kalan 45 G.Saray kaptanını mumla aratıyor... Çünkü o 45 eski kaptan, bir silsilenin gereği sarı-kırmızılı takımın amirali olurken, Arda ise, F.Bahçe'ye kaptırılmamak adına kaptan yapılmış bir tayfadır... Fark bu kadar basittir (!) işte...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.