Hiç ağzımızda evelemeden gevelemeden direkt söyleyelim... Bu F.Bahçe'nin, ne Cüneyt Çakır'a, ne de başka güçlere ihtiyacı var... Böylesine yıldız bolluğunun evirip, çevirip yenemeyeceği hiçbir takım yok Türkiye'de... Ama kimsenin bu güce, yaldızlı çerçeve yapıp duvara astırmasına da gerek yok... Dün gece de, karşımıza çıkan manzaranın güzelliğine gölge düşüren, o Saracoğlu'ndaki çiçek bahçesini andıran rengârenk muhteşemliğin havasını kaçırıp, saha içi yanlışlığı ile törpüleyen karşılaşmanın hakemi; F.Bahçe'ye iyilik değil resmen kötülük yapmıştır... *** Ankaragücü'nün ofansif bir kadro ile F.Bahçe karşısına çıkması, bu maçın çirkinleşmeyeceğinin de bir delili gibiydi sanki... Çünkü mükemmel başlayan karşılıklı hücumlar, bizleri de hop oturtup hop kaldırdı yerimizden... Ankaragücü, Gökhan Gönül'ün koruduğu sağ kanat bindirmeleri ile bu futbolcuya zor anlar yaşatmasındaki asıl gerçek, Mehmet Topuz'un "etliye, sütlüye" fazla karışmadan işi idare etmesindeki kaytarıcılık yatıyordu... Emre'nin diğer maçların aksine, defansının her noktasına cankurtaran gibi yetişmesiyle rakibe boş alan bırakmayan F.Bahçe, Ankaragücü kalesinde ilk pozisyonunda golü bulmasını da bildi... *** Alex'in golcülüğünü, futbolculuğunu, zekâsını Türkiye'de kimse tartışamaz... Bu doğru... Ama dün gece 26. dakikadaki penaltı pozisyonunda, Cüneyt Çakır'ı öylesine uyuttu ki... Çakır, hem de burnunun dibinde, Rajnoch'un Alex'in önünde topa dokunuşunu değil, Brezilyalı futbolcunun rakibine bile bile takılmasında; hakemlik hayatının hatalarından birini yaptı... İşte ne olduysa bundan sonra oldu... 4 dakika sonra, bu defa kırmızısıyla, penaltısıyla doğru bir karar daha geldi... Ve 10 kişi kalan Ankaragücü, darmadağın oldu... *** İkinci yarıya da 3. penaltı ile başlayan F.Bahçe şampiyonluğu Sivas deplasmanına taşırken, yine küçük ihtimalleri de beraberinde götürdü... Bundan sonraki dakikalarda ise, Alex çaldı, Alex oynadı... Sanki, F.Bahçe kedi, A.Gücü yumak gibiydi... Ama esas coşan ise tribünlerdi... Bir görmeliydiniz... Onlar, bir yemeğin tuzu, bir tatlının şerbeti gibiydiler sanki...