İnsan sarrafıyız ya... Kantarın topuzunu kaçıracağımızı hiç hesap etmeden, hassas terazi uzmanı sanırız kendimizi... Ama tartıdaki adaletsizliğimizi, vicdani tarafımızın ağır basmasına izin vermeden oldu bittiye getiririz... Ver paketi, al bedelini... *** Hani, hepimizin babası, küçüklüğümüzde beynimizin içine, "Oku adam ol, sana saygı duysunlar" diye terbiye enjekte ederken, biz ne kadar, "İdrak ciddiyeti" içinde olabilirdik ki... Çoğu zaman, bir kulağımızdan girip, diğerinden çıkan, "Öğütlerin" ne demek olduğunu, yıllar sonra hatırladığımızda, o muhterem büyüklerimizin kıymetini daha iyi anlamaz mıyız?... Onları rahmetle anmaz mıyız?... İyi insan olmanın en büyük meziyetlerinden biri olan, "Dürüstlük" ve "Hak yememe" ilkelerini damarlarımızda dolaştıran, o güzel sözlerin sahiplerinin evladı olarak övünmez miyiz?... *** Ama gelin görün ki; futbol fanatikliğinin kapıdan içeri girdiği her 90 dakikalarda, normal insanken bir anda "Dellenen" bazılarımız topluma da büyük ayıp ediyor aslında... Sanki onlar, bu ülkenin futbol hakimi... Bu ülkenin en bileni... Bu ülkenin mihenk taşları... Ve bu ülkenin "Otorite padişahları..." Köşe başlarını, her kafasından geçeni, dilediği gibi söyleme alanı gibi görenler yüzünden, Türk futbolu bir adım öteye gidebilir mi ki?... Spor yazarlığını, bazılarımızın utanacağı Türkçe ile patavatsızca kaleme alanlar, "Ekran bülbülü" kesilenler günümüzde ne yazık ki, tribünleri de gruplara ayıran "Fitnelik" içine girmektedir... *** Futbol oyun kurallarını, birilerinin istediği gibi değil, emredilen şekilde uygulayan, "Son cengaver" Cüneyt Çakır'a yapılanlar vicdanlara sığmayan tartıda ölçülmüştür... Geleceği aydınlık bir hakemin doğru kararları yüzünden idama mahkum etmek, skor yazarlığının "Tribün şirinliğinden" esinlenmesinin eseridir... Çünkü bazı basın dostları, reytinglerini maçların sonucuna göre belirlerken, saygınlıklarını kaybettiklerini, asla anlayamayan bir tutum sergilemektedir... Çakır, "kartın ikisinde hatalı oldu" diye hakemlik kariyerinin en ağır cezasına çarptırılmak isteniyorsa işte orada biraz durmak lazım... Duralım ki; Çakır'ın apoletlerini yanlış yorumları ile sökmeye çalışan yönetici ve köşe yazarlarının anlayış ve vicdani doğruluklarının tartısını yapalım... *** Diyelim; Cüneyt Çakır suçlu, hatalı, taraflı... Peki onu kontraya düşürmek isteyen, "Laf cambazları" çok mu dürüst?... Karalama sanatının (!) hat üstatları, futbolumuzun ordünaryüsleri mi?... Hangi mektebi, hangi diploma ile bitirmişler?... "Kart hamili" torpilleriyle köşe kapanların tek görevleri tribünlere oynamak mıdır?... Geçiniz bunları... Ama birileri de susarak, ortalığı boş bırakarak, kalemleriyle "Göbek atanlara" seyirci kalmamalıdır... Ortalıkta, böyle günde olması gerekirken, tavşan gibi kaçmak gözlemciler, hakemler ve onların yetkili etkili kişilerine yakışıyor mu?... Eğer onlar, "Kaçmak erkekliğin şanındandır" diye düşünüyorlarsa, tamam; bildiklerini okusunlar... Ama bir parça vicdanları varsa, genç bir hakemin meslek geleceğine dil uzatıp çamur atmasınlar... Susmayı denesinler, terazinin kefesine atacakları ağırlıkları "Dirhem" gibi koysunlar... Koysunlar ki, "Vicdani tartıları" ölçü cambazlığına kurban gitmesin...