Celladına aşık olan adam

A -
A +

Bugüne kadar, ne teknik direktörler, ya takımlardan kovuldular, ya da tünelin ucunu göremedikleri için kendiliklerinden koptular... Ve çoğunluğu hemen "alacak-verecek" hesabının içine daldı... Kimisi UEFA'ya şikayet etti... Kimisi hatırlı dostları araya sokup "Ne kopartırsam kârdır" diyerek üçü beşi aramadı... Ve kimisi de "Lânet olsun" diyerek, ailesinin nafakasını bıraktı, usandı... Yıllardır, hep değişmesini istediğimiz, hep bir düzen içinde hakların savunulacağı, aranacağı şablon içinde, teknik direktörlüğün koruma altına alınmasını istememiz boşuna değil... Hatırlayınız... Lucescu, hem G.Saray'ı, hem Beşiktaş'ı şampiyon yaptı, iki takımdan da kovuldu... Denizli, F.Bahçe'yi şampiyon yaptı kovuldu... Sebep... Yönetimin "Bizi Avrupa'da belli hedeflere taşıyamaz" anlayışı... Daum F.Bahçe'yi şampiyon yaptı, o da kovuldu... Sebep? Mustafa Denizli gibi, Avrupa vizyonunun yetersizliği bahane edildi... Geçtiğimiz sezon, Anadolu'nun şampiyonluğa en yaklaşan takımı Sivasspor'a bu zevki tattıran Bülent Uygun da birkaç gün önce istifa etti... Ama bu istifa bir başkaydı sanki... Bir acıklı roman gibiydi... İçinde, aşk, sevgi ve burukluk vardı... "Bana çok konuşuyorsun dediler, doğrudur konuştum... Futbolcumu, yönetimimi, hedef tahtası yaptırmamak için kendim hedef olmayı seçtim" diyerek, kendisini Don Kişot yerine koyan ve "Bu kavganın yel değirmenleri tükenmeyecek" diyen Bülent Uygun'u alkışlayalım mı, yoksa "Kendi etti, kendi buldu" diyerek, bu sezon başındaki transfer yanlışlıklarının faturasını ona mı keselim, bilemiyoruz... İstifası ile ilgili kendi sitesinde bir açıklama yazan Bülent Uygun, bakınız, içindeki Sivas aşkını nasıl anlatıyor: "Celladına aşık olan bir esirin tutkunluğu ile bağlandım bu camiaya... Bir gün muhakkak düşüreceği giyotin bıçağının soğukluğunu, futbolun doğasında olan bu sonu, hep boynumda hissetmeme rağmen, sıcacık ve samimi duygularla bağlandım..." Sivas Dikimevi'nin kapanmaması için çalışan, sıkıntısı olana yardıma koşan, işlerinin bozukluğu nedeni ile otel çatısından "Hayata paydos" demeğe hazırlananları kurtaran Bülent Uygun, şimdi bazı sevenlerinin duaları ile geçmişini sorgulayıp, yeni ufuklara yelken açacak... Burası Türkiye işte... Ön saflarda, göğsünü siper edene "kahraman" denmez bu ülkede... Geç de olsa, öğrendin mi bunu Bülent Hoca? Her şeye karşı olmak Beşiktaş'ta ipler, bir yerinden kopsa iyi... Yönetim ipin ucunda... Rüştü ipin ucunda... Ve Mustafa Denizli, boynuna geçirilecek ilmiği bekliyor, endişeler içinde... Tribünler çıldırmış olmalı ki, gözleri mutluluklara kapanmış halde... Sahada formasını terleten, puan peşinde koşan futbolcular ilgilendirmiyor onları... Onlar kelle istiyor... "Bir tane yetmez, iki, üç, dört olsun" diye isyan bayrağını çekmişler bir kere... Çözülmeyecek düğümlere "Büyük İskender" misali kılıç çekeceklerine, tribünlerde kardeş kardeş dövüşü (!) ve küfür yolunu seçip, gözleri dönmüş vaziyette, çözüm arıyorlar... Mustafa Denizli'nin, tüm transfer tekliflerine onay verip, para bastıran yönetimin, bu işte en az suçu varken, onlara "Yeter artık" denmesi biraz adaletsiz davranışın haykırışı değil midir? Bu Beşiktaş Barcelona mı? Her maçını kazanacak... Rüştü, İbrahimler, Nobre, Ernst, Bobo, Tello, Holosko, Yusuf ile ne kadar yükselebilirsiniz, ne kadar yenilmez olabilirsiniz ki? Gerçekleri kabul edemeyip, eşinin yanında bir başkanı en aşağılayıcı sözlerle harcamaya çalışanlara Revna Demirören "Alkışlardan" başka ne cevap verebilirdi ki? "Ben size kocamı verdim, siz onu linç ediyorsunuz... Aile sevgimi bile paylaştığım insanların yaptıklarına 'yuh' değil, 'aferin' demekten başka ne yapabilirim" Revna Hanım'dan bile utanmayanların, bundan böyle Beşiktaş'a başkan, yönetici, teknik direktör ve futbolcu bulması kolay mı? Beşiktaş'ta tribün isyanlarının son halkası asla son olmayacaktır... Çünkü menfaatlerin egemen olduğu yerde, aşk, sevgi ve hoşgörü asla yan yana oturamaz... Böyle adalet olmaz Tahkim Kurulu, PFDK tarafından küme düşürülme kararı verilen Ankaraspor'un itirazını reddederek, mavi-beyazlı kulübü ligden DÜŞÜRDÜ... Ankaraspor'u bu duruma getirenler ne oldu derseniz; onların 6'şar aylık hak mahrumiyetini, üç aya İNDİRDİ... Yani tek suçlu Ankaraspor... Dünyayı kendimize güldürmek için, bundan daha mükemmel bir senaryo yazılamazdı... İki ay sonra yöneticiler, yine futbol arenasında boy gösterecekler salına salına... Ama Ankaraspor'u bir daha asla göremeyeceğiz... Allah rahmet eylesin! "Adaletin kestiği parmak acımaz" derlerdi... Kim söylemişse, halt etmiş... Kutlama kürsüsü 1- Manisaspor'un 10 gol kaçırıp 2-0 mağlup olduğu karşılaşma sonrası "Futbol oynamasak, gol pozisyonu bulmasak küfürler kabulümdü... Ama bu şartlarda kabul etmiyorum" diye isyanını dile getiren Mesut Bakkal... 2- Türkiye'de 10, yurt dışında da 1 takımda forma giyen, 32 yaşında ilk defa A Milli olacak, yılların hırçın, şimdinin uslu çocuğu Ceyhun Eriş... 3- En sevdiği varlığına, 20 bin kişinin "Şerefsiz ve yeter artık" dediği, suratına yumurta, arabasına tekme atılan kocasına, Şeref Tribünü"nde siper olan Revna Demirören...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.