Çirkin yarış

A -
A +

Tribünlere koşuşanlarla, oralara gitmeye cesaret edemeyenlerin tek hedefi var... Tuttukları takımın başarısı... Hakem yardımı, el yordamı gibi kavramlar ve etkinlikler hiç önemli değil... Yeter ki üç puan gelsin... Gelsin ki, iyi hava atılsın, caka satılsın... Futbolun, sadece sergilenen oyunla başarıya ulaşacağı teorisi, ne yazık ki bizim ülkemizde su üstüne yazılmış bir yazı gibi... Esas ve tehlikeli, o derecede ahlâktan yoksun dış etkenler, bugün sahalarımızda kol geziyor... Olaylar, yanardağın ağzından fışkırmaya hazır lâv gibi pusuda...  Liglerimizin geleceği ile oynama şansı ellerinde olan hakemler, bu "Mafyavari" mücadelede en büyük koz... Birisi çıkıyor ortaya ve "Bundan böyle bizim maçlarda, isimlerini verdiğimiz hakemlere görev vermeyin" diye MHK'ya baskı yapıyor... Kimisi, basındaki kalemşörleri vasıtasıyla rakiplere veryansın ediyor... Emir büyük yerden ya... Bizim aramıza sızmış satılık kalemler de akılları sıra tuttukları takımı özel korumaya alıyor... Hakaretlerin büyüğünü, aşağılamayı, gözdağı vermeyi marifet sanıyor... İster istemez, yorumlardan ve menfi haberlerden çekinen hakemlerimiz de, çoğu zaman "Nabza göre şerbet" vermeye kalkışıyor... Kurallar mı? O da ne? Düdükler birilerinin sindirme politikaları doğrultusunda ötüyor sadece... Böylece hakemlik müessesesi de her geçen gün kan kaybediyor...  Büyük kulüpler, arkalarında bıraktıkları borç bataklarına aldırmadan taraftarına ve kendini seçen üyelere şirin gözükmenin hesaplarını yapıyor... Kimisi, 30 milyon dolara mâlolacak stadın masrafını çıkartmak için, başarının mutlaka yakalanmasına endeksli... Gerektiğinde, adam atıyor, adam getiriyor... Amaç ille de başarı... Çünkü başarı gelirse staddaki localar, dükkanlar, ürün mağazaları, reklamlar ve de kendi kartvizitlerindeki portföyleri genişleyecek... F.Bahçe Stadı'ndaki muhteşem kalabalığın etkisinde kalmayacak hakem zor bulunur bu devirde... Kalesinde, koruma ağları olmayan tribünlerden her an bir şeyin kafasında patlayacağını düşünerek, oyuna konsantre olamayan kaleciler panik halinde... Rakip futbolcular, atması mesele olan kornerler için "Kazanmasak" diye adeta dua ediyor...  Bu atmosfer içinde gollere de, puanlara da şaibe karışıyor... Sarı ve kırmızı kartlar, tribünlerin müthiş baskısı yüzünden zor çıkıyor cepten... Çifte standart da hortluyor tabii... Bu sadece F.Bahçe'de değil... Sanki Ali Sami Yen'de olmuyor mu ? İnönü'de olmuyor mu ? Her horoz, kendi çöplüğünde nasıl öterse, bizim büyükler de evlerinde "Ağam - Paşam." Niye deplasmanlarda havaları yok peki? Çünkü, Anadolu'da hakemler biraz daha cesaretli... Biraz daha çifte standarttan uzak, biraz daha "Büyük baskısından" arınmış vaziyette... Zaten puan cetveline baktığımızda, deplasmanda kazanmak, büyükler için hiç de kolay değil...  İnanın, günümüzde kimse futbolun güzelliğini düşünmüyor... İşin ucunda hep para var... Ürün satmak var, hava atmak var, borsa var, birazcık da Avrupa'ya açılmak var... Herkesin elinde kazma ve kürek... Herkes birer mezar kazıcı... Hangi yönetici hakeme, rakibe iyi sallar, medyada o derecede yer bulursa, en makbul kişi oluyor... O zaman tribünler de, onu bağrına basıyor tabii... Türkiye'de artık, saha içindeki, ayak, kafa, vücut gücü değil, saha dışındaki çirkin beyanatlar, aşağılamalar, saldırılar geçerli... Yöneticilerin, koltuk sevdasına büyük bir aşkla (!) bağlı olduğu günümüzde, spor ahlâkından ve centilmence yarıştan nasıl bahsedebiliriz ki? narkan@tg.com.tr

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.