"Köyden indim şehire, şaşırdım birdenbire..." Yoo, şaşıran biz değiliz... Şaşıran, Samsunspor'da kendi halinde, gariban gariban futbol oynayan ve sevgi kazanan İlhan Mansız... Büyük şehir havasını ciğerlerine çekince, ne oldum delisi olan bu genç, spor gündemiyle birlikte, magazin dünyasını da meşgul etmeye devam ediyor... Ama renkli kişiliği ile değil, vurdulu kırdılı, küfürlü, hakaretli davranışlarıyla... Beşiktaş İlhan'ı keşfedip, Anadolu'nun tozlu yollarından İstanbul'a getirirken, cebine parayla birlikte, bol miktarda da şımarıklık koydu... Bir iki maçı iyi oynadıktan ve tribünler "İlhan... İlhan..." diye inledikten sonra bu çocuğa bir şeyler oldu... Hani "Görmemişin oğlu olmuş da, bir şeyler koparmış ya"; İlhan'da bizim gönlümüzden sevgisini ağır ağır koparıverdi... Yırtıcı fuftbolculuğuna, hırsına "Evet..." Rakibi deparlarıyla nakavt edişine de "Evet..." Ama İlhan'ın futboluyla birlikte açılan çenesine, şımarık tavırlarına "Hayır" diyoruz... Ama kim takar bizi... Kim takar spor basınını... Kim takar kameramanı, muhabiri... Saçları dağınık, çekik gözlü delikanlı, kendisine vurulan, gece aleminin bir iki meşhur yosması sayesinde havalara girmiş, saha içinde attığı şutları gece aleminde de denemeye kalkışmış bir kere... İlhan'ın ilk başta, menecer Sinan Engin'den aldığı cesaretle, hakemler ve arkadaşları üzerinde hükümranlık kurma isteği, sarı kartlarla atlatırken, ona saha dışını gösteremeyenlerin toleransı ne yazık ki daha da azdırdı bu çocuğu... İlhan'ın Dünya Kupası'nda Senegal'e attığı o gol ise, artık gerçek futbolseverle iplerin kopmasına sebep olan son vuruştur... İşte o müthiş gol sonrası, yürüyüşü, havası, tavrı, sportmenliği değişen İlhan'ı zaptetmek imkansızlaştı... Kendisini Japon'a benzeten saç modeli ile o bölgenin insanlarını da kendine bağlayan İlhan için düzenlenen turlar ise, artık Beşiktaşlı futbolcunun inanılmaz şımarıklığının sebebi olmuştu.. İlhan İnönü'den Laila'ya... Ümraniye'den Reina'ya ring seferleri kurup, geceleri de fazla değerlendirmeye alınca, spor aleminden iyice uzaklaşmış oldu... Artık İlhan, kavgayı, tartışmayı, birilerine küfür etmeyi meslek edinmişti.. İlhan'ın sürati; yeşil sahalardan daha fazla, gece aleminde sürmeye başlamıştı bir kere... Şenol Güneş ve Milli Takım'la restleşmesi bile oldu bittiye getirildi... Federasyonun özel torpili, İlhan için de işledi... Üstelik Şenol Güneş ve disiplin talimatları hiçe sayıldı... Ve gün geldi, giymekten kaçtığı ay-yıldızlı forma için 10 dakikalık futboluyla yeniden kadroya bile çağırıldı... Gazetecilere, Ümraniye'de ukalalık eden, bağıran, çağıran İlhan, gün geldi, gece aleminin bitiminde yine gazetecilerin üzerine cipini sürdü... Bütün bunlar İlhan'a tanınan toleransların sonucuydu... Meneceri suçlu, hocası suçlu, yöneticisi suçluydu... İlhan şimdi yıllığı 2 milyon dolardan yönetime kapı açıyor... Adam haklı... Bu kadar yüz verilen birisi, az bile istiyor... Beşiktaş ve Türk Milli Takımı, İlhan'ı çok geç buldu, çok çabuk kaybedeceğe benziyor... Çünkü aklı, futbol dışı, sıra dışı olan bir kişinin, yeşil sahalarda, profesyonel bir futbolcu gibi davranış içinde olması beklenemez... Kulağı yöneticilerince, menecerince, teknik direktörünce hiç çekilmeyen İlhan, bu ayrıcalığını daha da şımararak sürdürecek gibi... France Football gibi ciddi bir spor dergisi isterse "Altın Top" için, bu delikanlıyı aday göstersin... Bize göre İlhan, diğer 50 yıldızın arasına kafa olarak girecek yapıda değildir... İlhan gibi birisi, bu mantıkla, son noktayı çimenlerde değil, sigara dumanlı, alkol kokulu kulüplerde noktalayacaktır... Gidişat budur... Ne demişler... "Bülbülle gezen güle, ördekle gezen göle gider..."