Daum'la bu kadar

Bu bitiş hem pisi pisine hem de enayice bir gidiş oldu F.Bahçe için. Oysa Schalke 04, PSV ve Milan'ın olduğu bir grupta banko gösterilen iki takımdan birisi olan sarı-lacivertlilere hiç yakışmadı bu veda. Sadece Şampiyonlar Ligi hevesi kursağında kalmadı. UEFA da hayal olunca F.Bahçe Avrupa defterini kolayca kapatıverdi. *** PSV'nin F.Bahçe'yi çok iyi tanıyan hocası Hiddink, bu avantajını talebelerine mükemmel uygulattı. Hiddink biliyordu ki, F.Bahçe yakın ve sıkı markajı asla sevmiyordu. Bu yüzden her PSV'li bir F.Bahçeli'ye yapıştı. Adeta gölge takibine aldılar sarı-lacivertli futbolcuları. Bundan da en rahatsız olan Alex'ti. Korner ve ceza atışı dışında ortalıkta fazla gözükmeyen Alex, arkadaşlarını da pas desteğinden yoksun bırakarak, F.Bahçe'nin hücum gücünü kısıtladı. *** İlk yarının iki atağından birinde golü bulan PSV için şans hep yanlarındaydı. Cocu'nun attığı kafa golünde, sözde gerilere gelip defansına yardım etmeyi düşünen Tuncay'ın büyük hatası vardı. Bizim ligimizin orta sıralarında kendisine ancak yer bulabilecek bir takım görüntüsündeki rakibe boyun eğmek ve Avrupa'ya veda etmek gerçekten çok acıydı. İkinci yarıda oyunu rakip sahaya yığan F.Bahçe'de, Anelka'nın çırpınışları dışında başka bir sarı-lacivertli kimseyi göremedik. Orta sahanın tüm yükünü sırtlayan Appiah ise, enerjisini sonuna kadar kullanan, sahanın en iyilerinden birisiydi. *** Daum, Süper Lig'de aldığı riskli ve kumar kokan futbol anlayışını bu defa devreye sokamadı. Çünkü, ancak bizim sınırlarımızda ve bizim hakemlerimizle geçerli olan bu anlayışın sıradan bir Avrupalı ekip karşısında bile sökmeyeceğini çok iyi biliyordu Daum. Bir kaç gün içinde Avrupa sevdasının bitişi, yine yabancı sayısının azlığına bağlanacaktır. Ama aslında konuşulması ve tartışılması gereken tek şey, Daum'un asla Avrupalı gibi düşünememesi olmalıdır.