Quaresma'ya, acımadan sayıyorsunuz 10 milyon euroyu...Guti'nin masrafı da, Quaresma'dan hiç de aşağı değil... Şimdi sırada belki Robinho var... Konuşulan rakam 40 milyon euro... Amaç hem Türkiye'de şampiyonluk, kupa yakalamak, hem de Avrupa'da belli bir yol alabilmek... Bu kadar paraya kıyan yönetim, 100 milyon euroluk takımı, patates tarlasını andıran İnönü Stadı'nda oynatıyor... 19 Mayıs gösterilerinden, 29 Mayıs İstanbul'un Kurtuluş Törenleri'ne, Metallica ve Grup Yorum konserlerinden, "Rock Festivali"ne varıncaya kadar İnönü'yü 500 bin euro kazanmak için kiraya ver, sonra da geriye elde harabe kalsın... Bir tek toplu sünnet törenleri kaldı... Üstelik bununla da yetinmeyerek, Kasımpaşa da misafir olarak, birkaç maçını burada oynayacak... 100 milyon euroluk takımı, 500 bin euro için böylesine harcamak çok yazık, çok!.. Çok geç artık "Futbolda Şiddeti Önleme Yasası" bu sezona da yetiştirilemedi... Gerçi şimdilik fazla büyütülecek bir olay yok ama yine de yasası olmayan bir oyun oynanıyor sonuçta... Nedir ki bu yasayı çıkarmanın zorluğu? Zaten var olan bir yasa üzerinde, cezaları artırıcı ve karar verme mekanizmalarını devreye sokma dışında fazla bir problem de yok... Ama nedense Spor Bakanı Sayın Özak'ın da açıkladığı gibi, bu yasa Aralık ayına belki yetişecek... Milyonlarca insanın odaklandığı, haftada 200 bine yakın kişinin statlara koştuğu bir ülkede, bundan daha acil ne yasası olabilir ki? Bakanlar Kurulu'ndan geçen yasa taslağı, şimdi Meclis'in keyfini bekliyor... Nedense "Ada sahillerinde bekliyorum" şarkısı geldi aklımıza birden... Oysa futbol asla hafife alınacak bir spor değildir... Hele "tribünlerin kuralı" olmayan bir spor, hiç değildir... Ne günlere kaldık! Basketbol Federasyonu bir işgüzarlık (!) yaptı... Mayıs ayında aldığı kararla "Bayanlar Basketbol Ligi" adı, bundan böyle "Kadınlar Basketbol Ligi" olacak diye... "Nereden icap etti" diye sormayın, biz anlamış değiliz... Türk Dil Kurumu sorgulamasında, kadın "Erişkin dişi insan" olarak tarif ediliyor... Şimdi sormak lâzım bu isim değişikliği babalarına: "Bu ligde oynayan 17, 20 vs. genç kızlarımıza "kadın" yakıştırması doğru mu?" O genç kızlarımıza soruyorlar mesela: "Hangi takımda oynuyorsun?" Cevap: "...... Kadınlar Takımı'nda" Atletizmde 10.000 metre bayanlar; 100 metre bayanlar; bayanlar yüksek atlama; bayanlar cirit atma gibi branşlar geçerliliğini korurken: voleybolda diğer federasyonlarda "Bayanlar" sözcüğü sürerken, basketbolda, bayanları "kadın" yapma fikri ne kadar parlak (!) bir düşünce değil mi? Ne günlere kaldık ey güzel Allah'ım; ne günlere... Arkadaşım Arda! Rijkaard kendi ağzıyla itiraf etti: "Son 10 dakika lider vasfında olması gereken arkadaşımız yoktu." "Arkadaşımız" diye kastettiği isim Arda... Bursaspor karşılaşmasında sahada bir varlık gösteremeyenlerin başında gelen kaptan için "Arkadaşımız" diyerek, kaçak güreşen pehlivana benziyor Rijkaard... 18 korner kazanan bir takım için aslında "kötü oynadı" demek yanlış... Biraz beceriksizlik, biraz şanssızlık işin tuzu biberi oldu... Ama bir gerçek var ki; G.Saray geçen yıldan beri bu sıkıntıyı çekiyor... Takımın gerçek kaptanları varken, sen gencecik bir çocuğu bu köklü takımın lideri, kaptanı yap, sonra da ondan fayda bekle... Birden gece hayatı, gezmeler, giyim tarzını değiştirmeler, entel havalara girmeler, Arda'nın futbolunu negatif yönde etkilerken, ne yönetim, ne Rijkaard, Arda'nın kulağını çekmeyi becerdi... Üstelik "Gençtir, yapar, hakkıdır" gibisinden de, arka çıktı... Şimdi o kaptan "Arkadaş" oldu... Hem de liderlik vasıfları olmayan arkadaş... Buyurun buradan yakın hadi! İyi günler bunlar İstanbul Büyükşehir Belediye karşılaşmasında, Beşiktaş'ın aldığı darbenin tek sorumlusu ortaya çıktı genelde: Schuster... Futbolculuğuna, teknik direktörlüğüne, geçmişe baktığımızda, asla laf söylenemeyecek Alman hocanın, daha Türkiye'yi ve onun liglerini tanıması için çok fırın ekmek yemesi gerekecek... Çünkü İ.Büyükşehir takımının nasıl bir ekip olduğunu anlamadan, üstelik hafife alan bir düşünce yapısı içinde, saçma sapan bir kadro ile sahaya çıkan Schuster, hem kendini yaktı, hem de Beşiktaş'ı... Şimdi tutmuş "Golcüye ihtiyacım var" diyor... İyi güzel de, bu Beşiktaş'ın şu anda iki golcüsü var... Birisi Bobo, birisi Nobre... Peki Schuster İ.Büyükşehir maçında ne yaptı? Bobo'yu tribüne yolladı; Nobre'yi 77 dakika kulübede tutu... Şimdi adama sormazlar mı, "Ey Schuster, yeni bir golcü gelse, senin onu tribüne göndermeyeceğinin garantisi var mı?" diye... Birileri bu hocaya, ligde kolay lokma olmadığını, rotasyonların keyfi şekilde yapılmayacağını ve de, Nihat, Holosko ve Tabata saplantılarından sıyrılmasını söylemeli... Yoksa Quaresma rüzgârı şimdilik esiyor da, tribünlerin keyfi yerinde... Sonunda o tribünler de uyanacak bu "tatlı rüyadan" ve sıra, Schuster'in "korkulu rüya" görmesine gelecek bir gün...