Değer mi?

A -
A +

Bir çocuğun büyümesi gibi, geçen zamanlardaki, sevinçler, üzüntüler; hayat çizgisinin doğrultusunda çekilen çileler; taşlı topraklı yollardaki mücadeleler; bir fidanken, koca bir ağaç misali dallanmalar; kolay mı? Bu geçen zamanda, insan üzerinde emeği olanların çektikleri çileler de işin bonusu tabii... Geçip karşısına, geçmişe doğru bir pencereden bakarcasına sıralanan günler, aylar, yıllar... Akılda kalan tatlı anılar... Hatırlanmak bile istenmeyen sıkıntılı anlar... İşte, sonunda gelinen noktada, herkesin gururla baktığı bir tablo... Türkiye'de her zaman dert yandığımız konuların başında "Yıldız futbolcu çok az yetişiyor" yakınmalarıdır, kulağımızı çınlatan... Zaten "alt yapı" diye yırtınıp, oralara yatırım yapmayan bir anlayışın bolluğunda, ekstradan ne bekleyebiliriz ki? Tek avunduğumuz nokta, bir gün formunun zirvesine çıkmış futbolcuları görünce derin bir "ohh" çekme olayımızın olması... Nedir bu? Arda gibi, Emre Bölezoğlu, Emre Çolak, Necip gibi gençlerin gururumuz olması... Ve bir de Burak Yılmaz gibi, kapı kapı dolaştıktan sonra Trabzon'da zirve yapan futbolcular... Ama bu sonuncu isimden bahsettiğimiz şu günlerde, birden son sürat giden arabanın frenine basar gibi durmamız, kahrediyor bizi... Oysa Burak'ı biz, fileleri havalandıran, leblebi gibi goller atan biri olarak alkışlamak isteriz hep... O ne yapar? O, arkadaşının alın terine, emeğine saygı göstermeyi unutarak, koca bir camiayı kendine düşman eder... Bugün artık Burak, Beşiktaş taraftarının en nefret ettiği isimdir... Milli takımda oynaması, orada gol atması bile, siyah-beyazlı taraftar için, asla alkışlanacak bir tablo değildir... Burak, hile ve kandırmacanın baş aktörüdür artık... Ağzıyla kuş tutsa, bundan böyle, G.Saraylısı da dahil, sempatisini kaybetmiş birisidir... Hakemlerin, görünce başını çevireceği isimdir artık... Hani adı yalancıya çıkmış birisi, bir gün evinin yandığını görünce avaz avaz bağırıyormuş "Evim yanıyor" diye... Hani ona inanmamış komşularının, gerçekler karşısında bile kılını kıpırdatmaması gibi, bundan böyle Burak'ın gerçek düşüşleri de şüphe ile karşılanacaktır... Bunca sene çalış, çırpın, yıldız ol; sonra da hileye başvur! Bir insan kendine, kariyerine ve saygınlığına ancak bu kadar ihanet edebilir... >> Alex'i silmek F.Bahçe'nin son 8 yılında, tüm başarılarda imzası bulunan Alex'in bugün sıradan bir futbolcu muamelesi görmesi, ne başkanın, ne taraftarın eseridir... Tek sorumlu Aykut Kocaman'dır... Hani bir zamanlar daha sezon başında Alex başta olmak üzere, Santos, Baroni gibi isimleri takımda düşünmeyen ama Başkan Yıldırım'ın el koyması ile bu düşüncesinden çark eden Aykut Kocaman'dır, işin bu kadar gerilmesine sebep... Anadolu'nun ligin orta sıraları ya da düşme hattı takımlarındaki teknik adamlık kariyerini, bir anda F.Bahçe futbol patronluğuna taşıyan Kocaman, bu yükselişin verdiği şaşkınlıkla bugüne kadar düştüğü her yanlışlıktan, Başkan Aziz Yıldırım sayesinde kurtulmuş birisidir... Kocaman'ın F.Bahçe'ye bizzat transfer ettikleri ortada... İlhan Eker, Özer Hurmacı, Orhan Şam, Özgür Çek... Hangisi bir Alex oldu bunların? Önce insanın kendi kapısının önünü temizlemesi lazım... Büyük temizlik daha sonra olur... Alex ne olursa olsun, F.Bahçe Cumhuriyeti'nden derdest edilerek değil, omuzlara alınarak gönderilmesi gereken bir isimdir... Kadıköy Meydanı'na heykeli dikilmiş adam, bir teknik adamın kaprisleri ile F.Bahçe'den koparılmaya çalışılıyorsa ve başkan da bu işe destek veriyorsa, kimse özür dilemese bile, ben şahsen Alex gibi bir ustadan özür dilemeyi vazife sayarım...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.