Kapkaçın en geçerli meslek olduğu günümüzde, birileri ortaya çıkıp da "Bu işi frenleyemiyoruz... Milletten özür diler, istifamızın kabulünü rica ederiz" diyemiyor... 200 defa yakalanmış bir hırsız, 200 defa salınıyor bu memlekette... "Ver kurtul" diye vatandaşa "hayat bilgisi" dersi verip, işi çözdüklerini sananlar, yetki sınırlarının dışına çıkıp ahkâm kesmiyor mu, işte bizim esas çarpıldığımız nokta bu... Ne demek "Ver kurtul, direnme, inat etme!" Bu memlekette kendilerinden hesap sorulacaklar, haddini bilmelidir... *** Yetki ve etki sınırları çizilmesine rağmen, birileri "Yetkili de benim, etkili de" diyebilir mi? Bu ülkenin adı Türkiye ise, genelde, ayaklar baş olmuş, başlar ayak ise; diyebilir... Çünkü, kesilmedik karpuza karar verenler çoooktur bu ülkede çoook... Özcan Bizati, Metin Bayındır, Mesut Bakal isimlerini kaç kişi biliyor? Çünkü bu emekçiler, insan önüne çıkmaz, daha doğrusu çıkarılmaz, yaptıkları hizmetler anlatılmaz... Bu üç isim çok azımızın bildiği gibi, A Milli Takım Antrenörleri... Ama biz bir Ersun Yanal'ı, bir de Can Çobanoğlu'nu vitrinde görürüz... Çünkü, kameraların karşısına oturup, gülücükler dağıtan Can Çobanoğlu'ndan sıra gelmez bu üçlüye... Esas görevi "İdari menajerlik" olmasına rağmen, yabancıların bile teknik direktörlük ve futbol direktörlüğü ile karıştırdığı bir görev anlayışındaki bu kişi, her dönemin adamı olarak koltuğunu korumasını bilir... O, ne hocalar, ne federasyon üyeleri, ne futbolcular eskitti... *** Milli Takım sayesinde 52 ülke gezdiğini itiraf eden Çobanoğlu'nun, asli görevleri arasında otel rezervasyonları, yemek, seyahat organizasyonları bulunmaktadır... Bakınız; Çobanoğlu'nun başarılı olduğu bu işlere, asla sözümüz yok... Aşırı derecede masraflı olmasına rağmen "en pahalı" yerleri tercih eden, bu yüzden federasyona inanılmaz yük getiren bu menajer, yerinde duramayan, atletik yapısının çevikliğiyle her platformda boy göstermeye merak salmıştır yıllardan beri... Milli Takım Teknik Direktörü basın toplantısı mı yapacak, Çobanoğlu, salon, mikrofon, gazetecilerin oturma düzenini ayarladıktan sonra bir koltuk da teknik direktörün yanına kendisi için koydurur... Kimsin sen kardeşim? İdari işleri, teknik işlerle karıştıran ve buna kimsenin sesini çıkarmadığı ortamda, bir de kendisine inanılmaz bir söz hakkı tanıyan bu kişi, futbol bilgisini (!) basınla ekran karşısında paylaşma fırsatı doğurtup, hocasının sözünü kesmeyi bile, ukalâlık saymaz hiç bir zaman... *** Bazen kendisine sorarlar: "Siz nasıl bir menajersiniz?" O cevap verir: "Ben Türk tipi bir menajerim." Çünkü kendisini, sadece idari menajer sınıfına yakıştırmayıp, her şeye maydanoz olmaya meraklı biri gibi gören bu üstadımızın, Milli Takım sayesinde aldığı "2 trilyon prim" ve 34 milyardan 19 milyara indirilen maaşıyla zenginler sınıfında yer alması, bu inanılmaz uğraşılarının (!) meyvesidir... Şenol Güneş'e 50 milyar maaşı çok görüp, tazminatını vermeyen zihniyet, bir idari menajeri, Türkiye'nin zenginler sınıfına sokuyorsa, bu yamukluk, sadece federasyonun değil, bizim de bir kamburumuzdur... 15 Mart 2004 tarihinde Kadir Has Üniversitesi'nin futbol sohbetinde bakınız Çobanoğlu nasıl bir cevher yumurtluyor: "Şayet 2006 Dünya Kupası Finalleri'ne katılamazsak, Türkiye'de futbol diye bir olgu kalmaz." Vah, vah vah... *** Basındaki bazı dostlarını iyi kullanması ve onlardan bazılarına özel suflelerde bulunmasıyla taraftar bulan Çobanoğlu için, federasyon başkanı Levent Bıçakçı'ya, bir özel sohbetimizde sormuştuk: "Can Çobanoğlu niye yedek kulübesinde oturur?.. Niye futbolcu değişimlerinde saha çizgisine gelip, elini oyuna girecek sporcunun omzuna koyup taktik verir gibi konuşur?.. Niye basın toplantılarında hep teknik direktörün yanındaki koltukta yer bulur?.. Niye yabancı maçları izlemek için seyahatlere katılır, niye v.s?" Bıçakçı, utana sıkıla cevap vermişti bize: "Ne yazık ki Milli Takım hocaları yabancı dil bilmiyor, o da bu işlere karışıyor." İşte Milli Takım'daki düzensizliğin, basit bir belirtisi sizlere... Otel, yemek, seyahat işleriyle ilgilenecek kişi, kendini futbolun en başı gibi görüyorsa, bu düzende bir çarpıklık var demektir... Haddini bilmek erdemliliktir... Herkes burnunu her şeye sokacak, her yemeğe maydanoz olacak, deve yüküyle prim, maaş götürecek, sonra da vatandaş bu tersliklere rağmen Milli Takım için hançeresini yırtacak haa... Geçiniz beyim bunları, geçiniz...