Bir federasyon başkanı düşünün... Müthiş bir iş adamı; Türkiye çapında, tıkır tıkır çalışan, çok önemli bir sağlık kuruluşunun yöneticisi... İyi bir F.Bahçeli... İyi bir sponsor... Hayali F.Bahçe'ye bir gün başkan olmak... Amma... Kendisini bir gün; bugün Metris'te tutuklu bulunan Aziz Yıldırım'ın da onayı ile Futbol Federasyonu Başkanlığında bulan birisi bu Aydınlar... Bulduğu sadece bu değil... Kucağında nur topu gibi bir "şike dosyası " var ayrıca... Bir tarafta idealinde başkanlığını düşündüğü takım, diğer yanda malum olaylar... Daha temmuz başında savcılığa gidip, çıkışta "Durum çok vahim" diyen de Aydınlar... Birkaç gün sonra "Elimizde yeterli delil yok" diye topu savcıya atan da Aydınlar... Bir başka gün "Bu şike olayında kulüplerle, şahıslar ayrı düşünülmeli" sonra da "Mahkemenin kararını bekleyeceğiz" diyen de Aydınlar... Bitmedi... "Aynen yola devam" dedikten yine birkaç gün sonra "Aldığımız kararlar Allah'ın emri değil" diyerek, ligleri erteleyen de Aydınlar... "G.Saray bizi UEFA'ya şikâyet etti, sonuçlarına hep beraber katlanacağız" derken, muhtemel bir UEFA kanadından gelecek ceza için G.Saray'ı hedef gösteren de Aydınlar... Hangisini sayalım... Futbolumuzun tepesinde böylesine tutarsızlık içinde konuşulan, karar verilen durumlardan sonra, geleceğimize başka gözle bakmak mümkün mü? Şimdi de, Süper Lig'de play-off sistemini gündeme getirdi Aydınlar... Maksat yenilik değil, maksat hedef şaşırtma... Neresinden tutarsanız tutun, buram buram adaletsizlik kokan bir projenin, yayıncı kuruluş dışında memnun edeceği kimseler yok... Gol krallığı yarışından tutun da, ligi zirveden 15 puan geride bitirmiş 4. takıma da şampiyonluk şansı tanımak hangi adalet duyguları ile bağdaşacak ki? Şike olayında "Adaletin kararını bekleyeceğiz" diyen bir federasyonun, adaletsizlikle iç içe girmiş bir play-off sistemine yeşil ışık yakması, bu federasyonun "Bari bir iş becereyim" derken, her şeyi eline yüzüne bulaştırması anlamına gelmiyor mu? Biz bu güne kadar neler gördük, neler atlattık... Ama bu defa işimiz hakikaten zor... Çal böceğim çal! Yaşamları, yayıncı kuruluş LİG TV'nin vereceği paralara endeksli kulüplerimizin yöneticileri "Ağustos Böceği" misali, sadece günü kurtarmak adına, standart hale getirilmiş pay dağıtımından öylesine memnunlar ki... Maksat LİG TV'ye bir şey olmasın... Yönettikleri kulüplere ekstra bir gelir imkânı sağlayamayanların kolaycılığa kaçıp LİG TV'ye avuç açması, nedense kendilerini hiç rahatsız etmiyor... Daha Süper Lig'e ayak basar basmaz, 15 milyon dolar parayı kasalarına atmaları elbette güzel kendi açılarından... Hele 4 büyükler? Küçüklerin aldıkları paralar, onlarınkinin yanında devede kulak kalıyor... Tablo böyle iken Kulüpler Birliği'nin her türlü olaylara rağmen dimdik ayakta kalmasının asıl nedeni bu... Para... Para... Para... Eee bir de federasyon ikide bir "Kulüpler Birliği" desteğinden bahsederse, onlarsız hiçbir karara imza atamazsa, gerektiğinde topu bu birliğe atarsa, kimse, ne Cavcav'ı tutar, ne de G.Saray'ın ve Trabzonspor'un birlik dışına atılmasına ses çıkarır... Hiç dilemiyoruz ama... Siz G.Saray -G.Birliği ve Trabzonspor- G.Birliği maçlarını seyreyleyin şimdi... O maçlar maç kılığından çıkacaktır, tribün bazında... Derdimiz yetmiyor, bir de "Nur topu" gibi bir G.Birliği kaosumuz oldu... Dileriz, önümüzdeki günlerde "Meydanı Cavcav'a bırakanlar kına yaksın" demeyiz... Sınıf atladık! Play-off sisteminin Süper Lig'de uygulanacak olması, 16 kulübümüzü ve "siyaha, beyaz" diyen bazı köşe yazarlarını mutlu etti sadece... "Mal bulmuş mağribi" misali, sarıldığımız bu sistemi kimler mi uyguluyor? Sağdan sayalım... Andorra... Güney Kıbrıs... San Marino... Artık biz de bu kervanın yolcusu olduk... Başbakan'ının 2023 hedefleri koyarak, büyük düşündüğü; olimpiyatlar için her türlü fedakârlığa hazır olduğu bir Türkiye, futbolda, kendisine örnek olarak Andorra'yı, Güney Kıbrıs'ı, San Marino'yu kılavuz seçiyor... İşte size, büyük düşünen Türkiye'nin, küçük düşünen Federasyonu... Ambargo koyalım! Türk futbolunda her devrin adamı olan; bazen yerden yere vurduklarına işin ucunda para kokusu aldığında sarılan; bazen de kendisini yaşının da verdiği büyüklükle etkili ve yetkili sanan İlhan Cavcav, yine ortalığı karıştırıcı bir teklif sundu: "G.Saray'ı Kulüpler Birliği'nden atalım!" Olur, emrin olur Bay Cavcav... Sen Şeref Tribünü'nden hiç utanmadan o malum kol işaretini yap, "Havuzdan payım azalacak" diye G.Saray'a "Ambargo koyalım" de... Dostluklar bu kadar çabuk harcanmamalı aslında... Çünkü bir gün herkese lazım olur o dostluklar...