İbrahim Üzülmez ve Toraman'ı kamptan gönderdim... Aralarında çıkan olayları, bir iki densiz sızdırıyor... Burası dingonun ahırı değil" İmza: Sinan ENGİN *** Bu sözler Beşiktaş gibi bir büyük kulübün menajerine ait... Aile kavgasını, ekranların karşısında, bir diktatör edasıyla, ballandıra ballandıra anlatan, sonra da "astım, kestim" edebiyatı ile noktalayarak, kendi düşüncesi doğrultusunda disiplin uyguladığını zanneden Sinan Engin, ne yazık ki, üstü basit bir şekilde örtülecek tatsızlığı, çıkmaz sokağa sokarak, bir idarecilik hatası işlemiştir... Beşiktaş tribünlerinin, göreve gelmeden önce, yeniçeriler gibi "İstemezük" isyanını yaptığı, daha sonra gönül bağlarının bir türlü uyuşmadığı ve hatta en rahat kazanılmış maç sonrasında bile "defol git" diye kapı gösterdiği adam, şu anda tam yetki ile görevinin başında... Üstelik "gönderdim" veya "işlerini bitirdim" gibisinden hakim edasıyla ceza kestiği bir olaydan sonra bile, yine dimdik ayakta... Basının ortaya çıkardığı bir tatsız olayın faturasını, yine basına kesmeye kalkışacak kadar da çözüm üreten (!) bir patron görünüşüyle, daha sezon başlamadan, problem yaşanacak bir Beşiktaş'ın müjdecisi (!) gibi, salına salına antrenman sahalarında, kameraların karşısından ayrılmıyor bu menajer... "Şefkat, öyle bir dildir ki; sağır da duyabilir, kör de görebilir" İmza: Mark TWAİN *** Görünen o ki, Beşiktaş, başkan yetkileriyle donatılmış menajerine son derece güveniyor... Onun kestiği parmağın acımayacağına inancı tam... Baksanıza, iki kaptan, Avusturya'daki kamptan kovuluyor, teknik direktörden "tıs" yok... Sanki gönderilenler bu takımdaki iki malzemeci... O gönderilenler, Beşiktaş'a yıllarca hizmet vermiş, milli takıma yükselmiş iki büyük futbolcu... Sinirli anlarına gelmiş bir anda, tatsızlık yaşamışlar... Sanki 1903 yılında kurulmuş bir takımda, bu güne kadar hiç böyle olay olmamış? Avusturya kampında, başta Teknik Direktör Ertuğrul Sağlam olmak üzere, herkesi sindirmiş, astığı astık, kestiği kestik bir disiplin anlayışı ile basını bile birbirine düşüren menajer, yanlışlıklarından asla taviz vermeden, yola devam ediyor... Şimdi, İbrahimler yuvadan uçuruldu, Sinan Engin görevinin (!) başında... "Eğer elinizde bir çekiç varsa, her şey gözünüze bir çivi gibi görünmeye başlar" İmza: Abraham MUSLOW *** İki kaptanın kamptan kovulma olayını, tek gazeteciye fısıldayan yönetici yüzünden zor durumda kalıp, karşısına "neden böyle ayrımcılık yapıyorsun" diye çıkanlara da "şeker" dağıtır gibi, özel fotoğraf ve haber veren Sinan Engin, bu hareketleriyle basını da birbirine düşürmede de, ayrı bir ustalık (!) göstermiştir... Gazetecilikte, haber atlatmanın tadı ve üzüntüsü başkadır... Ama bu atlatma haberleri, kendi süzgecinden geçirdiği gazetecilere vererek, Avusturya kampında resmen ayrımcılık yapan bir yönetici ve menajer anlayışı, Beşiktaş'ın tarihinde, yeni ayıplara yelken açmıştır... Bunca olay oluyor... Aslında, ortalıkta gözükmesi gerekenler kenara çekilmiş "Ben antrenmanımı yaptırırım, gerisine karışmam" sessizliğinde... İki futbolcusu gönderilip, başkaları kaptan yapılırken bile ortalıkta gözükmüyor, en gözükmesi gereken kişi... Demek ki; bu iş, teknik direktör açısından, baştan bitmiş... "Kaptanın ustalığı, deniz durgunken anlaşılmaz" İmza: LUKİANOS *** Tabii ki disiplin, bir takımda bulunması gereken ilk maddedir... Ama birisine bağırıp, çağırıp, sonra da popolarına tekme vurmak reva görülürken, diğerinin transfer nazına "eyvallah" demek, idarecilikte olmaması gereken bir ayrımcılıktır... Senede bir kaç maç oynayan, sakatlıkla boğuşan Gökhan Zan için, her türlü beklemeyi, tavizi veren, hatta kaptanlık bandını ona takmak için sabırsızlanan bir anlayışın yerleştiği bu Beşiktaş'ta, disiplinden bahsetmek, ne kadar doğrudur? İbrahim Toraman ve İbrahim Üzülmez arasındaki mesele kovulmadan halledilemez miydi sanki? En son çareyi, en başta uygulamaya koyanların "disiplin" kelimesini ağızlarına alırken, basına uyguladıkları "adam kayırma" taktikleri, bir gün kendilerine "ektikleri" gibi geri dönerse, o zaman, sakın kimse ağlamasın... *** Bu memlekette, menajerliğin okulu yoksa menajerlik denilen birim de yoktur aslında... O menajerlik, başkalarının algıladığı gibi, başkan yetkisi ile donatılmış, yönetim kurulunu bile takmayan, basına ayrımcılık yapan, dilediğine şeker, dilediğine antrenman dışını gösteren, 105 yıllık kulübü "burası dingonun ahırı" değil gibisinden benzetmelerle sıra dışı bir kamp gibi izlettiren zihniyetin, gelecek günlerdeki "disiplin meyvelerini" toplama ihtimali var mıdır ki? Ey koca Beşiktaş... Ey şanlı Beşiktaş... Baba Hakkılar, Şeref Görkeyler, Şükrü Gülesinler, Şevket Yorulmazlar, Süleyman Sebalar, Vedii Tosuncuklar, Hüseyin Saygunlar, Refik Osman Toplar... Bakınız... Bıraktığınız Beşiktaş'ta neler oluyor... Ve bakınız, o Beşiktaş'ınız, kimlere kaldı... "Eski başkadır, eskimiş başkadır... Nice eskiler vardır, onlar hiç eskimez" İmza: Peyami SAFA