Doğrucu Davut!

A -
A +

Gazeteci dediğiniz adam, sır tutar, haber kaynağını hep saklar... Gazetecinin ağzından laf almak zordur... Gazeteci, ağzından çıkacak sözü 3 defa düşünür, 5 defa sansürden geçirir... Gazeteci, sözü de tartar, adamı da... Spor basınında geride kalan yıllarımızda çok insanla tanıştık... Başkanı, yöneticisi, futbolcusu, malzemecisi... Hayatımızdan, sayamayacağımız kadar dost da geçti, düşman da... Her biri hatıralarımızda yer etti, gitti... Geçen hafta ziyaretimize gelen Beşiktaş İletişim Komitesi Başkanı İsmet Berkan, aynı zamanda ünlü bir gazeteci, köşe yazarı... Ağzından laf almanın zorluğunu bildiğimiz için, başta Genel Yayın Yönetmenimiz Nuh Albayrak olmak üzere, kalabalık bir arkadaş grubuyla kıskaca aldık kendisini... Ama o da ne? İsmet Berkan gözünü budaktan esirgemiyor... "Beşiktaş'ın süren 240 tane davası var" diyecek kadar açık sözlü... "Biz önce mali yapıyı düzeltmeye, borçları halletmeye çalışıyoruz... Daha takıma bakmadık, bakacak halimiz de yok şu an." Ağzımız açık kaldı kendisini dinlerken... Adeta bir futbol yöneticiliğinin dersini verdi bize... Hiçbir şeyi saklamadan, sadece gerçekleri anlattı... "Helal olsun" dedik ve aklımızdan şöyle geçirdik.. Her takıma bir tane, mutlaka lazım değil mi İsmet Berkan? Nasıl bilirdik? F.Bahçe, Trabzonspor'u Süper Final'in ilk maçında silmiş süpürmüş... Muhteşem bir futbol, muhteşem bir atmosfer ve de futbol olarak buram buram kalite kokan bir oyun anlayışı... Ama maç bitmiş, kimse F.Bahçe'nin bu güzelliklerini konuşmuyor ki... Emre maçın içine etmiş çünkü... Sahada, kendisinin hiç de yabancısı olmadığı bir kavga ortamı ve o ortamda Zokora'ya söylediği "Pis zenci" ya da "dingil" yakıştırması... Al sana "Irkçı" saldırısı... "Olacağı buydu" demek, buralara geliş için çok hafif kalan bir sözcük aslında... Emre, bu ülkenin kaliteli futbolcularından birisi olmasına rağmen, saha içindeki agresif davranışlarıyla, herkesi kızdırıp küstüren kişidir... Bu ülkede hakemler Emre'den çekinir, adeta korkar, kartlarına eli gidemez... Bu ülkede rakip futbolcular Emre ile dalaşa girmez, giremez; çünkü dövülmekten beter olur... Bu ülkede takım arkadaşları bile "Emre Ağabey" diye söze başlasalar da eğer kendisini kızdırmışlarsa yandılar demektir... Milletin önünde azardan kurtulamaz... Bu ülkede kendisine sert giren rakibe, boğaz kesme işareti yaparak "Boynunu kopartırım" diyecek tek futbolcu Emre'dir... Bu ülkede, basına kızgınlığını, o malum kol hareketleriyle protesto edip, tatmin olan futbolcu Emre'dir... Bu ülkede, eğer bize milli takımlar bazında 6 maçlık ceza verilmişse, bunun tek sorumlusu Emre'dir... Ve bu ülkede, en fazla parayı verip, en iyi futbolu beklediğiniz kişi, gerektiğinde hocasına bile kafa tutuyorsa ve bütün bu yaptıklarına rağmen, yine de aranıyorsa, işte o futbolcuyu tutamazsınız... Hakemi de, arkadaşını da, yöneticisini de haşlar, paylar... Emre'yi biz bulduk, biz böyle yaptık... Toleranslarla, özel korumalarla sarmalayıp, en nadide köşeye oturttuk... Emre ne yaptı? O, bizi, futbolseveri, takım arkadaşlarını, hocasını, başkanını, yöneticisini "illallah" dedirterek kendisinden "buzzz" gibi soğuttu... Artık bu Türk insanının Emre'ye tahammülü yoktur, kalmamıştır, bitmiştir... Allah uzun ömür versin... Ama... "Nasıl bilirdiniz?" diye sorduklarında da, cevabımız bellidir... Nasıl iyi bilelim ki...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.