Artistlerin değil, yöre halkının rol aldığı bir film, göğsümüzü kabartan bir onur getirdi Türkiye'ye... "Oscar ödülü" için büyük bir basamak sayılan, New York Queens Film Festivali'nde, en iyi komedi, en iyi yönetmen ödülünü kapan, Yüksel Aksu imzalı film, şu anda sinemaseverler tarafından abluka altında... Bu filmin en büyük özelliği, oynayanların Muğlalı vatandaşlar olması... Onlar rol değil, gerçek hayatlarını sergileyince, ortaya ödüllü ve böylesine gurur verici bir film çıktı... *** Ve bir de sporumuzun film şeritlerine bakınız... Bu alanda, herkes artist, herkes "baş rol" peşinde... Bunun için tüm ahlâksızlıkları, tüm eleştiri oklarını vücutlarına çekmede takındıkları tavır "biz de ne artistler var" dedirtecek cinsten, tüm hızıyla sporumuzun önünde yol alıyor... "Semra kaynanaya" bile rahmet okutan rolcüler, hem saha, hem saha dışında emeklerinin karşılığını fazlasıyla alırken, olan yine Türk futboluna oluyor tabii... Çünkü, kimsenin umurunda olmayan futbolumuz, rantçıların, avantacıların, reytingcilerin malı olmaktan kurtulamayıp, çıkmaz bir yolda kendi haline terkedilmiş durumda... Ve onları seyreden bizler... Bazen gülerek, bazen severek ve bazen de isyan ederek esiri oluyoruz bunların... Çünkü, çaresizler, her zaman seyirci olur ya... *** Adı büyük, kendi küçük bir derbiyi geride bıraktık ama derbinin arkasında kalan selden bile rant sağlayanlar, biten 90 dakikanın ardından nice 90 daki kalara imza atmaya devam ediyor... F.Bahçe ile Beşiktaş'ın pozisyon fakiri karşılaşmasında, akıllarda kalan güzellikler olmamasına rağmen, sadece ve sadece tek bir pozisyon ile, Türkiye'yi ikiye bölen iki kişinin gündem belirlemesi, bir futbol narkozculuğu gibi hâlâ sürüp gidiyor... Neymiş efendim... F.Bahçe'nin attığı gol "ofsaytmış, değilmiş" gibisinden iki kutup belirleyip, insanların zihinlerini karıştıranlar, yine büyük ödülün sahibi oldular ne yazık ki... Rollerini en iyi şekilde yapan, aldıkları inanılmaz paraların hakkını verebilmek için, birisinin "ak" dediğine, diğerinin "kara" yakıştırması yaptığı iki uzman (!) rolcü, kazanç hanelerine rant üzerine rant ekleyerek, güncelliklerini yine korudu... 3-4 kameranın bile tespit edemediği bir pozisyon için, hakeme saygısı olmayan bu iki kişi, "al geriye... Durdur... Oynat" komutlarıyla, dakikalarca uğraştıktan sonra fikir sahibi olurken, sahada saniye içinde karar vermesi gereken birisini yerden yere vurmayı marifet sayıyor... Bize ne, olmuş bitmiş bir pozisyonun yorumundan... Size ne, verilmiş, verilmemiş pozisyondan... Futbolun, genetik kritiğini yapabilecek kapasitede olmayanların, en kolay yol olan "oynat, durdur, geri al" bıktırmacası ile gündemlerini taze tutmaları, Türk futboluna "oscar" mı kazandırıyor? Cahil futbol kesiminin ağabeyleri, işleri maç seyretmek olmayan, üçü-beşi bir araya geldiğinde kabadayı kesilen, yaygaracı, kavgacı, terör estirici bir toplumu gaza getirerek "kışkırtıcılık" görevlerini lâyığı ile yapıyor sadece... Çünkü, aklı başında insanları asla etkileyemeyecek, onlara rollerini kabul ettiremeyecek kadar komik adamların; geçmişlerindeki hakemlik mesleğine en ufak bir saygı duymaması, sadece yenileri "karalama politikaları" bir yerde son bulmalı artık... *** Nasıl mı? Müstehcen gördüğü klipleri yasaklayan, bunları yayınlayan kuruluşlara ceza yağdıran RTÜK, eli kolu bağlı oturamaz yerinde... Arada bir spor programlarını da izlemelidir bu kurum... Çünkü buralarda, Türkçe'nin nasıl katledildiğini, kabadayı ağızlarıyla, tehdit kokan konuşmalarla, nasıl "rant ve reyting" sağlandığının farkına varmalıdır RTÜK... Ve hakemler... Ve Futbol Federasyonu, Merkez Hakem Kurulu, Gözlemciler ve Temsilciler Kurulu... Mahkeme kanalı ile, konuşma ve haklarında yorum yapma yasağı için adli makamlara baş vurmalıdır... Kritik pozisyonların defalarca tekrarı ve buna göre karar verilmesi önlenmelidir... Böylece, belki, bir iki kişinin havası söner ama Türk futbolunu zedeleyen, aşağılayan ve hep kötü görüntüsünü dile getirenler de susturulmuş olur... *** Kuruş kuruş kazanıp, kuruş kuruş harcayanların çoğunluk olduğu bu ülkede, kolay yoldan sadece çeneleri sayesinde ve başkalarını küçük düşürerek, onların sırtını basamak yaparak çıkanların karşısına, birileri mutlaka çıkmalı... Bu ülkenin sporu, Toroğlu ve Çakar'a daha ne kadar teslim olacak... Onların ağzına bakan üç-beş yaygaracının, ortalığı savaş alanına çevirip, tribünleri korkulan yer haline getirmesine daha ne kadar kayıtsız kalınacak? Sokaklarda, geçtikleri yerleri "çekirge sürüsü" gibi yok eden, araçların lastiklerini, evlerin camlarını, dükkanların vitrinlerini "darma duman" edenler, bindikleri araçları hurdaya çevirenlerin kötü rollerine "oscar" verme devri bitmeli artık... Nasıl mı? Önce televizyonlardaki "Dondurmam Gaymak" diye bağıran bir kaç papağanı susturacaksın, öyle veya böyle... Gerisi mi? O çok kolay...