Çekememezlik... Bencillik... Üçkağıtçılık... Bugünlerde sık rastladığımız çirkinliklerin başında geliyor bu üçlü... Kedinin uzanamadığı ciğere "murdar" demesi gibi, bir de hiçbir şey yokmuş gibi davranmıyor mu insanımız; işte esas iğrençlik burada başlıyor... Yol kesen eşkıya misali, doğru yolda yürüyenlere çelme takma hastalığı, bugünün gündeminde; oturduğu yerden bir türlü kalkmıyor; kaldırılmıyor... *** 1999 yılındaki Körfez depreminden kulaklarımızda kalan "Kimse var mı orada?" seslenişleri ve bu yardım sesine binlerce ton beton yığınının altındaki, bir solumalık delikten "Yardım edin" çığlıklarının hazin tablosu, hâlâ yüreklerimizden silinmemişken, etrafımızdaki tutunacak dalların budanması moda oldu adeta... Sporumuzun iliklerine işleyen "teşvik" ve "şike" gibi kavramlar, tüm iğrençlikleriyle, muhtaçlara değil, ekstradan ceplerini doldurmak isteyenlerin karşısına, imrenilecek bir afet gibi çıkarılmaktadır... "Fazla mal göz çıkarmaz" dercesine, birilerinin emeğine kan doğrayan, bir atımlık barutlarını sadece tek 90 dakikada "güdümlü" olarak harcayanların enerjisi, ne yazık ki "somut delil" ve "görgü şahidi" döneklerinin kahpelikleri yüzünden ahlâksızlık kimliğini "faili meçhullüğe" bırakıyor hep... Başbakanın "ayıp" federasyon başkanının "şike" tanımlaması bile, bu işleri kurcalayan kurulların ellerini yine boş bırakmıştır... Yapan kârdadır, yaptıran kârdadır... *** G.Saray'ın "100. yılındaki çırpınışı" nedense, hiç de hedefe nişan almış, kararlı, bir avcı gibi görünmemektedir bizlere... Karavana atışlar yakında başlayacaktır... Çünkü "atış serbest" komutunu verenler, sporumuzun en yetkili ağızlarıdır ve de her işte olduğu gibi "emek hırsızlığına" kayıtsız kalmakta direnmektedir... Görünen odur ki; G.Saray, bu sezon yakalayamadığı şampiyonluğun tam "100 yıl" beklemesine girecektir... Kim öle, kim kala... Parasızlık yüzünden sezon başında istediği transferleri yapamayan yöneticiler, en uygun fiyata, en itirazsız hoca olarak da Hagi'yi gündeme getirirken, acaba "100. yıl" mutluluğuna kendileri baştan inanmışlar mıydı? Büyük koşuların, büyük jokeyleri olur... Aprantilerle hangi at sahibi "Gazi Koşusu" kazanmıştır ki; bugüne kadar? *** G.Saray istediği kadar yırtınsa da, her hafta biraz yayıncı kuruluş, biraz da F.Bahçe kulislerinin kurbanı olmaktadır... Oynadığı karşılaşmaların büyük çoğunluğu, F.Bahçe maçından önceye rastlatılmıştır hep... Bu konuda, bir diğer "mağdur şampiyon adayı" da, Trabzonspor'dur... Türkiye'nin bir başka kentinde biraz sonra Malatya ile oynayacak olan F.Bahçe, stada giderken, otobüste Trabzonspor'un, G.Antep mağlubiyeti ile bayram havasını yakalayıp, büyük moralle karşılaşmaya çıkmıştır... Bunlar Türkiye Ligi'nin hep ince hesaplarıdır... Dünkü Türkiye Gazetesi'nde, M.Tahir Kum imzalı "Büyük eyyam" haberini, her sporseverin defalarca okuması gerekir... Türkiye'de dönen dolapların bir aynasıdır bu haber... Bir federasyon yetkilisi, F.Bahçe özel uçağına binip, Malatya galibiyeti kutlamaları eşliğinde İstanbul'a dönebiliyorsa... Giray Bulak gibi bir hoca "3 sarı kartlı" önemli oyuncularını F.Bahçe maçına sağlam çıkartabilmek için, durumu, A.Gücü karşılaşması öncesi "cezalarını erittik" etiksizliğiyle izâh edebiliyorsa... Anadolu'nun "havuz mağdurları" birbirlerine çelme takıp, İstanbul beylerinin önünü açmak için var güçleriyle çalışırken, üç - beş kuruşla bellerini doğrultmaya uğraşırken, Beşiktaş, seyircisinin taşkınlığı uğruna kaybettiği trilyonların hesabını kaçırıyorsa... Bizim futbol anlayışımız "uçmuş" demektir... *** Aslında kimin şampiyon olacağı hiç önemli değil ki... Stadlara küfür, şiddet, kan yüzünden girilmeyen bir ülkede, maçlardan bize ne... Sabah evden bütün olarak çıkılıp, akşam anne babanın kollarına delik deşik edilmiş gencecik delikanlıların cenazesi getirilirken, bize ne kimin şampiyon olduğundan... 2002 ve 2003 futbol sezonlarında "teberrulu bilet" satan ve bu yüzden 6.8 trilyonluk vergi kaybına yol açan "3 büyüklerin" mâliyeciler tarafından 12.1 trilyon "vergi kaybı cezası" ile "tescillenmiş ayıpları" göz önünde iken "kaçakçılığı" alınlarına vurulmuş iken, bize ne şampiyon kim olmuş, kim olmamıştan... Binmişiz bir "dönme dolaba" dönüyoruz, dönüyoruz... Victor Hugo'nun dediği gibi: "Aşkın bile bir midesi vardır, her sevgiyi kaldıramaz." Biz de artık, bu kirli, birbirine çelme takan, saha dışı oyunları iyi oynayan, tribünleri çekilmez hale getirenlerin top koşturdukları bu ligi, gerçekten kaldıramıyoruz artık...