Bayramlar, insan yaşantısında çok değişikliklerin de milâdıdır... Kanlı bıçaklı olanların bile yumuşadığı, hâttâ kucaklaştığı bir hava eser o günlerde... Kin ve öfke, yerini bir anda sevgi ve dostluğa bırakır... Sinsi plânlar buruşturulup atılırken, kollar vurmak için değil, kucaklamak için açılır... Ama her şeye rağmen bazen de "Bayramdan bana ne" diyenlerin inatları da, süreçlerini devam ettirir... İşte, onların yüreklerine ekilmiş kin tohumları için, ne bayram fark eder, ne yeni yıl... *** Sporun "Dostluk ve kardeşlik" olduğunu hep söylesek de, Türkiye'de bu uygulamanın geçerliliği ne ölçüdedir, bunu kimse kestiremez... Kazanmak için, saha dışı çalışmaların daha hız kazanması, ayaklar, eller yerine, çenelerin açılması hiç de boşuna değil tabii... PFDK'nın (Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu) verdiği cezayı hiç takmayan Tahkim Kurulu, nasıl bir çırpıda adamı idam sehpasından alıyorsa, kulis faaliyetlerini en mükemmel yapan tarafların başarıya imza atmaları da, o kadar şaşırtıcı olmamaktadır... Mahkemelerde savcının istediği ceza, çoğu kez umursanmaz... "Çok iste, az ve öz olsun" prensibinin geçerliliği yüzünden, kimsenin korkusu yoktur, hakim önüne çıkmaktan... Çünkü "Ceza Yasasının" değil "İndirim Yasasının" borusu öter çoğunlukla... Ve sonuçta, en caydırıcı değil, en "akla uygun" fatura çıkarılır sanıklara... *** Futbol Federasyonu'nun üzerinde dolaşan kara bulutlar, aslında futbolumuzun da üstünde dolaşıyor ama kimse bunun farkında değil... Topladıkları imzalarla, koltuktan indirme operasyonuna çanak tutanlar, bundan sonra olacakların da faturasını ödemek zorundadır... Özerk bir kurumu, yıpratmak için, önce siyasi iradeyi, sonra da siyasi iradenin yönlendirmesi yüzünden, irade dışı davranışlarla ve bir çırpıdaki "dönekliklerle" futbol idare makamını küçük düşürenlerin, bundan sonra adımlarını daha iyi atmaları gerekir... Çünkü onlar "İstedik, devirdik" anlayışının kahramanlarıdır (!) Eğer rütbelerini omuzlarında taşımak istiyorlarsa, bundan sonra olacaklara da "aslanlar gibi" göğüs germelidir... Kayıkçı kavgalarının kürek çekicileri "nokta" kadar menfaatleri için "virgül" gibi eğilmek zorunda kalırlarsa, popolarına yiyecekleri tekmelere de hazır olmalıdır... *** Türkiye Gazetesi'nin dünkü spor sayfasında Emre Bol imzası ile çıkan haberi okumuşsunuzdur... 14 Ocak 2006 tarihinde, şimdiki Bursaspor Başkanı Levent Kızıl'ın kendi el yazısı ile Haluk Ulusoy'a nasıl arka çıktığı ve "Ulusoy'a oy vermek, adamlığım gereğidir" diye yazıp imzaladığı kağıdın, daha mürekkebi kurumadan ne oldu da, bugün aynı şahıs "fırıldak" gibi dönüş yaptı ? Bu nasıl dostluk, bu nasıl "Adamlığın gerekliği..." Kulüpler Birliği ve G.Saray Başkanı Özhan Canaydın'a ne demeli peki? Şartların, insanı bu kadar çabuk çark ettirmesinin altında "eski dostlukların" ve "vefalılığın" neden esamisi yok? Bu devirde kiminle yola çıkılacağını, kiminle aynı sofraya oturulacağını kestirmek o kadar zor ki... Şartların "dönek" yaptığı insanların, önemli mevkilerde köşe tutmaları, Türk sporu için nasıl bir şanssızlıktır, nasıl bir yörüngedir? *** 2007'nin gelmesi, dileriz hayırlı olur ama görünüş hiç de iç açıcı değil... F.Bahçe'nin en "klâs" ayağı Alex'in bile, artık sarı-lacivertli forma için mücadele etmekten çok, para konusuna eğilmesi, ağır şartlar ileri sürmesi ve eğer istekleri kabul olmazsa "Çeker giderim" tehdidi, hiç de hayıra alâmet değil... Bundan böyle F.Bahçe'de işlerin tıkırında gitmesi için, ya Alex'in dediği olacak, ya da huzursuzluk kapıya dayanacak... Beşiktaş'ta "istenmeyen" ama "kovulamayan" adam Tigana'nın, dalları budanmasına rağmen yine de yönetime "itiraz" edememesi, Fransız hocanın zayıflığını değil, cebini takımdan daha fazla düşünmesinin eseridir... Tigana'yı şu saatten sonra, Beşiktaş'ın en kötü durumda bile kovması imkânsız... Her şeyi para olan birisinin, bu takıma sağlayacağı faydanın ne olacağını kestiren var mı acaba? *** İnsan, yeni yıl geldiğinde bu kadar karamsar olabilir mi? Ama burası Türkiye ise ve de herkesin sahte gülücükler, yalan selâmlar, menfaat dostlukları içindeki beraberliklerini görünce, nasıl saf ve berrak düşünceler içinde olması beklenir ki? Herkesin mert göründüğü ama bitmeyen isteklerle yoğrulduğu bir dönemde, kime arkanızı dönebilirsiniz? "Kendim için bir şey istiyorsam namerdim... Allah'ım anneme güzel bir gelin nasip et" diye dua eden delikanlıdan (!) ne farkımız var? İşte, böyle ortamlardan uzaklaşmak için, kulaklarımızda yankılanan şu sözcüklerin kıymetini daha iyi anlıyoruz... "Dostlarınla öyle yaşa ki; düşman olduğunda hakkında söyleyecek sözleri olmasın... Düşmanlarınla öyle yaşa ki; dost olduğunda yüzün kızarmasın..." > NACIA boşluk yorumunu yaz Turkcell, Telsim, Avea 2866'ya gönder > (4 SMS/ 8 Kontör)