Dostluktan beklenen!

A -
A +

Dostluğu tarif ederken, kriterler adamına göre değişir bazen... Kimisi "Hayatta pek çok kişiyle karşılaşırsınız ama sadece bazıları iz bırakır" der... Kimisi "Konuşurken gözlerimizi kaçırmadığımız, en acı sözleri söylerken bile darılmadığımız" insan olarak tarif eder dostu... Ve kimisi de, Mevlana'nın "Dost sevinci çarpmalı, üzüntüyü bölmeli, geçmişi çıkarmalı, yarını toplamalı..." görüşünün altına imza atar... Ama bir gerçek var ki, dostluk, en zor bulunan ve en zor kaybedilen güzelliklerden biridir aslında... *** Geçen hafta, gazete sayfalarına ve ekranların haber bültenlerine düşen bir acıklı görüntü, yüreğimizi dağladı adeta... Eskişehir'in sokaklarında zor şartlarda yaşam savaşı veren sokak köpeklerinden biri, zehirlenerek öldürüldü... Onun öldüğüne inanmayan arkadaşları, bir dakika olsun başından ayrılmadı... Ama bir tanesi vardı ki, o, arkadaşına dokundu, şaka yaptı, yaladı, onu yerden kaldırmak için uğraş verdi... Onun çabaları boşunaydı... Artık o, çöp kutularında beraberce yiyecek aradığı, bulduklarını paylaştığı arkadaşından ayrılmak zorundaydı... Ve çöpçüler gelip, cansız yatan arkadaşını çöp konteynerine atarken, o, ağlamaklı bakışıyla, herkese duygulu anlar yaşattı... Bir gün sonra, Odunpazarı Belediyesi, bu duygusal köpeği korumaya aldı... Dernek üyeleri ona, bir de anlamlı isim taktılar... Dost... O sadece Dost değildi aslında... O, vefalı bir dosttu... *** Hacettepe Üniversitesi, Spor Bilimleri ve Teknolojisi Yüksek Okulu geçenlerde "Türkiye'de Futbol Fanatikleri Sosyal Kimlik ve Şiddet" konulu bir araştırma yaptı... Bu araştırma, hep özlemini çektiğimiz "Temiz stat ve uslu tribünler" merakımızın da, çok yakın beklentisi olacak ipuçları içeriyordu... O tribünleri, babalarının malı gibi görüp, dilediklerini yanlarına alan, dilediklerini dışarı atan "Rant ve güç zihniyetinin" kimlerden oluştuğu ve neden böyle yaptıkları çok açık şekilde belgelendi... "Böyle gelmiş, böyle gider" mantığı ile göz yumulan, aslında asla affedilmemesi gereken konular, bir bir masaya yatırıldı... Neşteri vuracak mercilere "Alın size somut belge" dendi adeta... Dayısı, amcası, yöneticisi olanların kimler olduğu bir bir açıklandı... Adeta "Şunları pasifize edin, statlarda piknik yapar gibi maç seyredin, o tribünlere dostlar doluşsun" dendi ilgili ve yetkililere... Terör olaylarının şehrin göbeğine indiği, bombaların günahsız insanların yollarında patlatıldığı şu günlerde, tribün holiganlarının da unutulmayıp, aynı çözüm içine alınmasında yarar olduğunu düşünenlerin araştırmasından, müthiş bilgiler çıktı... *** Holigan profilinin, yüzde 50'sini 30 ile 39 yaş gurubunun teşkil ettiği, eğitim seviyesi ortaokul bazında olanların, ortalık karıştırıcı bir kafa yapısına sahip olduğu; işçi ve öğrencilerin, tribün terörüne daha yatkın bir kişilikte göründüğü araştırmada, çok acıklı ve vahim durumlar da var... Örneğin "Maç biletlerinin parasını, kulüpler veriyor" diyenler yüzde 40... "Deplasman maçlarının harcamalarının bedelini yine kulüpler veriyor" diyenler yüzde 50... İşte size, holiganların beslenme kaynakları... "Yapmıyorum, vermiyorum" diyen kulüp başkan ve yöneticilerinin sanki "Kurunun yanında yaş da yanar" hesabı, karambole gittikleri bir tablo size... Peki, para karşılığı "Holigan" kesilen taraftarın geldiği ortam neresi? Ona da, başka bir araştırmacı profesör "Çoğunluğu, düşük, sosya ekonomik statü grubundan geliyor" notunu düşüyor bize... Ve ilâve ediyor "Çünkü bunlar, çok yoğun hüsran ve saldırganlık eğilimleri taşıyor" *** Geçici bile olsa, kendilerine bir kimlik, adayacakları bir misyon bulan holiganizm meraklısı gençlerin, tek freni, yine aynı gerçeği çıkarıyor karşımıza... Eğitimsizlik... Cem Yılmaz'ın sahte cips imalathanesinde basıldığı reklamda olduğu gibi, karşımıza yine eğitimsizlik çıkıyor... Kandırılması en kolay yaş gruplarını, ekonomik destek ile tribünlere çeken, onlardan medet uman, "Güç bulduk" zanneden yöneticilerin "Biz masumuz" ifadelerinin rafa kalktığı günümüzde, her güzelliği polis ve güvenlik güçlerinden beklemek yanlışlığımızı da, itiraf etmek zorundayız bu arada... Sahadaki futbolcusuna destek verdiğini zannedenlerin, aslında köstek olmalarını görmezlikten gelmenin de, bakar körlükten ne farkı vardır ki? "Besle kargayı, oysun gözünü" diyenler, aslında kargalara haksızlık eden kişilerdir... Yönetimleri, parmağında oynatanların, devirenlerin, kuşatanların, yepyeni bir yasa ile kontrol altına alınması ve eğitim konusunda mecburi kurstan geçirilmesinin vakti henüz geçmemiştir... Stadyumlar, dostlukları bitiren mekan gibi görüldüğü müddetçe, biz sokak köpeği "Dost"un o anlamlı bakış ve davranışlarından asla ders çıkaramayız... Menfaat dostluğu yerine, Mevlana'nın dostluk anlayışı, sınırlarını genişletmeli bu ülkede... Çünkü "Dostlukta dayanışma vardır, külfet olmaz"

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.