Endişe sardı, her bir yanımızı

A -
A +

İsveç'te adım başı kitapçı dükkanlarına rastlarsınız. Türkiye'de ise telefon satıcılarına... Eczanelere, büfelere... Oralarda insanlar beyinlerine yeni bir bilgi şırınga etmek için, okuma hırsında... Bizde ise, ya mide şişirme, ya da telefon manyaklığı almış başını gidiyor. İşin biraz ortasına gelebilsek, aşırılığı, olağanlığa bırakabilsek, ülke olarak adımızdan "Aydın, kültürlü" diye bahsettirmek işten bile olmayacak. OKUR SAYISI İNİŞTE! Türkiye'de ulusal 38 gazete, her gün okuyucuları ile buluşuyor. Buluşuyor ama 70 milyon nüfusun sadece 4 milyon 600 bini gazete okuyucusu... Gazete okuma alışkanlığımızı, nüfusumuzla ters orantılı olarak düşürüyoruz her geçen gün... 1990'lı yıllarda 55 milyon nüfus 5,5 milyon gazete okuyucusuna sahipti. Bugün 15 milyon daha fazlayız ama gazete okuyucu sayımız, bir milyon azalmış vaziyette... İnternetin ve televizyonların renkli dünyasının cazibesine kapılmış halkımız, kültür hazinelerini en kısa ve basit yoldan gidermenin yollarını arıyor hep... KİTAPLAR RAFLARDA ÖKSÜZ Ya kitaplar ? Onlar, birer öksüz kültür varlıkları... İçindeki bilgilerin çağlayanlığı için değil, kapaklarının renginin çekiciliği için alınır çoğu zaman... Evlerdeki kütüphanelerde "renk olsun" diye ellerde değil, raflarda durur, bazen de hiç okunmadan ölüme terk edilir adeta... Yazanın zahmetini, öğreticiliğinin kaleme alınışını, beyinlerde parlak iz bırakılışını, kimse dikkate almaz. Eskiden, kitap okuyana "Kitap kurdu" derlerdi. Şimdi o kitaplar, tozlu raflarda, gerçek kurtların yemi oluyor! AHKÂM KESENLER ORDUSU Tabii, okumaktan bu kadar kaçan bir millet olarak, sporumuzu sorgulamaya kalktığımızda ise sadece "Yerimizde sayıyoruz" gibisinden basit cevaplar alıyoruz. Yerimizde saymak... Kim söylüyor bunu... Gazeteleri, sadece resimlerine ve başlıklarına bakmak için alanlar... Bir köşe yazısının, bir haberin derinliğine inmeden, en ufak bir esinti duymadan, ahkam kesenler tabii... Sporumuzun gelişmemesinin sebebini, basit bir kelimenin arkasına gizlemeye çalışanlar, kültürsüzlüklerinin, tribünleri ne hale getirdiğini aklından geçirmeden, racon keser hep... CAHİLE "DUR" DENMEZ Evet o tribünler... Şimdiden, yeni sezon için endişe duyduğumuz tribünler... Yöneticilerin, transfer yarışında kırıcı, inatçı ve kızdırıcı tavırlarıyla körüklenmiş; beyanatları ile benzin dökülmüş ateşlerini, pek yakında tribünlerden dile getirecek olan o seyirci; yeni sezona nasıl hazırlandı acaba? Daha sakin, daha aklı başında, daha şefkatle mi koşacak statlara? Yoksa, henüz duyulmamış küfürlü besteleri, rakibi deli edecek hakaretleri içerecek koro oluşturmanın telaşı ile mi doluşacaklar tribünlere? Okuma alışkanlığı olmayan, sokak aralarında sadece kavga ve dövüş ortamında yetişmiş, bu günün tribünlerinin rant ve hakaret ordusu, tam gaz yeni sezona hazır artık... Ortam şimdilik sakin... 3 sene şampiyonluk sözü verenler "Ayranı yok içmeye" misali borç batağında transfer harcamalarını bol keseden yapanlar; Anadolu'dan bir şampiyonun çıkacağı sinyalini vermişken, oyuncularını bir bir satarak "harakiri" yapanlar, taraftarını mutlu edemediğinde, kendilerini tribün belasının içinde bulacaktır. EMEKLER BOŞA GİTMESİN Fırtına öncesi sessizlik bizleri aldatmasın... Futbolumuzda şampiyonluk yarışı başladığında, aklı başında seyirci, tribün belalısı kişilerin esiri olacaktır. Çünkü onlar cehaletle burun burunadır tribünde... Üstelik "Futbolda Şiddeti Önleme Yasası'nın" henüz olgunlaştırılmamış boşluğundan faydalanarak "sporumuzun terör örgütü" üyesi olanları yüzünden, yerinde saymaya mahkum edilmiş futbolumuzun, cazip ve kalite damgası yemesi, bu şartlarda zor olacaktır. Yasa, şimdi daha da gevşetilmiş, saha içinde kolluk kuvvetlerin sayısı azaltılmış, stat dışında ise "Ne haliniz varsa görünüz" gibisinden bir başıbozukluğa terkedilmiş haliyle, futbol seyircisine sanki "özgürlük apoleti" takılmıştır. Endişeliyiz... Okuma alışkanlığının olmaması nedeni ile, kültür noksanlığının havuzunda çırpınanlar yüzünden endişeliyiz. Endişeliyiz... Çünkü Avrupa standartlarına uyma adına, basamakları bir bir değil, atlayarak çıkmaya çalışıyoruz. Ve bu yüzden de, sezon açılmadan cahil seyirci kesimi yüzünden, kulüplerin emeklerinin boşa gideceğine inanıyoruz. Yöneticilerde bir telaş yok ama... Gerçekler de, burnumuzun hemen dibinde duruyor... Eee... Henüz erken... "El yumruğu yemeyen, kendi yumruğunu balyoz sanırmış" ya...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.