Türkücülükten, birden bire televizyon yıldızı olmuşları gördükçe, sinirimiz tepemize çıkıyor... Sanata ve gerçek sanatçıya "Açık darbe" olarak algıladığımız bu "Reyting yanlışlığı" kimleri şımartmıyor ki? İki yöresel ezgi ile halkımızın çığlıklar atarak, ayaklarına kapandığı bu gibiler, aşk ve para konusundaki piyango çarpmışlar, ne yazık ki, toplumumuzdan saygın birer trilyoner muamelesi görmektedir... Bunlar doymazlar, bunlar uslanmazlar, bunlar arlanmazlar... Bazen "Discovery" kanalında "Ormanlar kralı" aslanın, sadece günlük ihtiyacı kadar avlandığını görünce, türkücüden bozma "Dizi sanatçılarınının!" iğrenç doyumsuzlukları ve havaları karşısında isyankâr oluyoruz... Sanki onlar bu ülkenin varı yoğu... Sanki beyler, bulunmaz "Hint" kumaşı... Ligin bitmesiyle birlikte, bazı çirkefliklerden de sıyrıldığımızı düşünürken, bir defa daha yanıldığımızı hissettik... Hele Daum gibi, kokain içiciliğinden hüküm giymiş birisinin, tekrar aramıza katılmasından doğan rahatsızlıklar, toplumumuzu ikiye ayırdı... Daum'u tutanları birer "içici", karşı çıkanları da "etik değerlerin" birer savunucusu olarak görmeye başladık... Bir zamanlar "Kokainman adamla işim olmaz" deyip, böyle haber yapanları ahlâksızlıkla suçlayan Aziz Yıldırım, bugün Daum'un kayıtsız- şartsız koruyucusu pozunda... Üstelik onun ayaklarının altına milyon dolarları sererek "Kokainmanları Koruma Derneği" gibi bir misyon da üstlendi... Yöneticilik hayatının kara tablosunu, son bir zıplayışla unutturmak maksadıyla, ülkesi Almanya'da çalışması istenmeyen birisine kucak açan F.Bahçe Başkanı, neredeyse 100 yıla yaklaşan şerefli maziye, yakışmayacak bir damga vurarak, yine "ilklerin" adamı oldu... Daum'u Beşiktaş'tan uzaklaştıran zihniyet, futbol kariyerini bir kenara attığı bu Alman'ı, sadece "etik değerlere" ters düşdüğü için, kamuoyunun sesine kulak verip, takımdan uzaklaştırmanın gururunu yaşarken, F.Bahçe, umursamaz bir halde, sanki "çok büyük iş yaptık" pozlarına girdi... Ama toplumun gözünde bir defa daha ayıplandığının farkına varamadı.. İki gün sonra, Beşiktaş'ın "etik değerlerini" koruma adına ülkesine postaladığı Nouma'yı, sarı-lacivertli forma ile görürsek sakın şaşmayalım... Çünkü, F.Bahçe'de esas düşünce, tribünlerdir... Kombine biletler, forma satışları ve promosyondur... Ortega gibi, Türkiye'yi "antipatik" gören bir Arjantinli'ye 22 milyon doları hiç acımadan sayanlar, bugün hâlâ daha mağazalarda sattıkları ve milletin elinde kalan Ortega formalarıyla teselli buluyorsa, bu "ekonomik yanlışlığa" kılıftan başka bir şey değildir... Ve böylesine hovardaca para saçanlar, kalp hastası Washington'a 9.5 milyon dolar sayma gafletinde bulunmadı mı? Vladimir gibi "Bodyguard" görünümündeki bir yarmaya, açıktan 850 bin dolar avanta vermedi mi? Bu sene F.Bahçe'nin ligden düşmesini önleyen Rüştü'ye ise, cimriliğin en büyüğünü yapmadı mı? "Etiklere" ve "bitiklere" verilen değer, işte böyledir F.Bahçe'de... Rüştü'nün dövülmesine seyirci kalanlardan, sebep olanlardan, aslında zaten fazla bir şey de beklenemez... Ama ayakta kalmış tek "F.Bahçe kalesini" bu kadar basit harcamak da kimsenin harcı değildir... Sarı-lacivertli kulübün, şanlı tarihine göz atmamışların, atsalar bile başarıları görmeme gafletine düşenlerin, yanlış adamlara, yanlış para saçmadaki ustalıkları, asla kırılamayacak rekorlar olarak, tarihte yerini alacaktır... İnanılmaz boyutlardaki borçlarıyla beceriksizlik rekoru kıran F.Bahçe ve G.Saray'ın, etik değerlere verdikleri kıymet ortadır... Bu Türkiye'de, iki yıldan beri, 1 milyon 800 bin dolarlık borcunu bir türlü ödeyemeyince, futbolcuyu aynı kulübe geri vermek isteyen zihniyet, ne yazık ki "centilmenlik sembolü" olarak ödül alıyor... Ezeli rakibin attığı 6 golü de alkışlamak, Türk futbolunun konuşulacak en iyi örneği olarak anılıyorsa, bu büyük kulüp yönetmekle eşdeğer bir oran değildir... Önce borçsuzluk, sonra etik değerler, sonra da sempati ile gerçek sevenlerine yaklaşım üçgeni içinde olmadıktan sonra; bize ne sansasyonel centilmenliklerden... Bize ne tesis başarılarından, bize ne günün 24 saatini kulübü için harcamalardan... Gazete manşetlerinden inmeyen, güdümlü röportajlar, ayarlı haberlerle, hadi "bugünleri kurtardı" dediklerimizin, eninde sonunda foyaları meydana çıkacaktır... Ve bir gün onlar, çiftlik yöneticisi değil, kulüp yöneticisi olduklarını geç de olsa anlayacaklardır...