Evniye Hanım'ın insanlık dersi... Türkiye'de, en az 50 kişinin tekerlekler altında kalmasından sonra "yaya geçidi" yapıldığı gerçeği dururken, şimdi daha da acılarıyla burun buruna geliyoruz... Adapazarı Ekspresi'nden hiç acımadan, bir telefon için atılan 18 yaşındaki gencin dramı gözlerimizin önünden gitmiyor... Ciğeri 5 para etmez üç kişi, Ahmet Hakan'ı gözlerini kırpmadan ölüme fırlattıktan sonra "kapkaç terörü" taa meclise kadar uzandı... Şimdi yeni önleyici tedbirler alınacak... Göreceğiz bakalım... *** Madde bağımlılığı ve kapkaç olmak üzere, bu tip olayları araştırmak için, 4 bakandan oluşan komisyon kuruldu âcilen... Çeteler, kapkaç suçlarının ağırlaştırıldığı cezaların konduğu, ama 1 Nisan 2005'te yürürlüğe girecek TCK'ya kadar, daha ne kadar can almaya devam edecek?.. Sanki onlara "Son defa yapın bakalım... Sonra görürsünüz" denircesine tuhaf bir anlayış içindeyiz... Neşteri vurmak için tereddüd eden, eli bir türlü hastaya gitmeyen doktor gibi, yasaların toleransından faydalanmaları için, câni ruhlu insanlara çanak tutuyoruz sanki... "Kap ve kaç dostum..." "Öldür, yarala, gözü yaşlı analar, babalar bırak arkada...Daha vaktin var!.." Petrolün variline gelen dolar artışını, anında benzin zammına yansıtanlar, hayat konusunda 1 Nisan'a kadar tolerans tanıyabiliyorlar bu ülkede... Giden gitmiş, ocaklar sönmüş, kapkaççılar, bir - iki aylık gözaltından sonra serbest kalmış... Ateş düştüğü yeri yakmış bir kere... Biz hâlâ; zamda hızlı, can konusunda ağır çekim olalım daha... *** Türkiye, son haftalarda Ahmet Hakan Canıdemir'in acısıyla kahrolurken, bu gencin böbreğinin hayat vereceği Evniye Demir'in insanlık dersine şahit oldu... 51 yaşındaki bu hanım, çocukları gözünün önüne geldiği bir anda böbrek hakkını, 24 yaşındaki genç kıza devrederken mesajında kimlere ders vermiyordu ki... Son Konyaspor - Beşiktaş maçı öncesi caddelerdeki linç girişiminin, Ahmet Hakan Canıdemir'in trenden atılması olayından ne farkı vardı?.. Trende üç kişi, Konya sokaklarında 1000 kişi... Yakaladıkları Beşiktaş taraftarlarını taş, sopa, kemer, tekme, yumrukla resmen öldürmek için kalleşçe saldıranlar, bu ülkenin spor sahalarına doluşan futbol fanatikleri... Türk futbolu işte bu gözü dönmüşleri mutlu edebilmek için var... Eli kanlı insanları tribünlere sokanların, sanki hiç günahları yokmuşçasına, seyirci kalmaları işin en acı tarafı... Polis bakıyor, görüntülerden bile bir saldırgan yakalanmıyor ve linç girişiminden zor kurtulanlara kimse geçmiş olsun demiyor... Spor sahalarının dışını arenaya çevirenlerin zafer çığlıkları, ne yazık ki; kolayca tribünlere taşınıyor bu ülkede... *** Futbolu gönülden sevenleri tribünlerden uzaklaştıran baskıcı zihniyet, yeni çıkarılan yasaya rağmen hâlâ daha at oynatıyor... Biz hâlâ geçmişte kalan Kayseri - Sivas maçının "katliam görüntülerinden" ders almamışlığın lâkaytlığı ile, adı "var" olan, ama uygulamaya gelince "yok" olan yasanın gölgesinde Türk futbolunun bir yerlere gelmesini merakla bekliyoruz... İçinde, kumar, şantaj, kara para, rüşvet ve vergi kaçakçılığı olan futbolumuzu bataklıktan kurtarmak için, hangimiz görevini yerini getiriyor? Yasa koymakla iş bitse iyi... Uygulayıcı olmadıktan sonra neye yarar... Bakınız; İstanbul Emniyet Müdürü, İnönü Stadı'ndaki tribün kargaşası sırasında, bir çocuğun "Babaaa... Beni eve götür" çığlıklarının atıldığı bir anda "Biber gazı sıkılmadı" açıklamasını yapıyor... Peki görüntülere ne demeli? G.Saray İkinci Başkanı 70 tane gazetecinin gözlerinin içine baka baka "Türkiye'de şike yapılmıyor" iddiasında... Geçmişteki bazı şahitler hâlâ hayatta dururken hem de... Milyonlar, olayı görmüş ve de ayıplarken, Beşiktaş yöneticisi, Emre'nin çirkin eli için "Ne var bunda büyütülecek" anlayışında... Güzel ve çirkini ayıramayan Türkiye'de oluyor bütün bunlar... *** Geçenlerde İsveç Federasyonu Lisans Komitesi, Süper Lig'de mücadele eden Orebro Kulübü'nü "ekonomik ölçüleri UEFA Kriterleri'ne uymadığı" gerekçesiyle küme düşürdü... Ama orası İsveç... Bizde, değil UEFA Kriterleri, spor ahlâkına uymayan tüm kulüpler, liglerde mücadele veriyor... "Şikenin cezai bir müeyyidesi yokmuş, bunu yeni öğrendik" diyen Futbol Federasyonu yöneticisi Zekeriya Alp'in açıklaması, futbolumuzun "içler acısı" durumunu göz önüne sermektedir... İnsanlık, saygı, ahlâk, sevgi, hoşgörünün olmadığı, fırsatçılığın, vahşetin kol gezdiği ülkede, şikenin cezası olsa ne yazar?.. Evniye Hanım'ın verdiği "insanlık dersine" bir bakın, spordaki vahşete, çirkinliğe bir bakın... Biz bu ahlâksız yüklerin altından bir gün belki kalkarız... Çünkü "Geleceğin en iyi yanı, her gününün teker teker gelmesidir!.." Ama geçmişteki, acıların içinde yoğrulduğumuz günleri yüreğimizden atabilecek miyiz; işte esas mesele bu...