Farklı portreler

A -
A +

Bazı meslekler vardır, amacını aşan yetki ve güçte kullanılır... Sanki evrendeki tüm apoletleri omzunda sanır böyleler... Astığı astık, kestiği kestiktir... Kaldırımda yürürken, kendisinden başkasını asla yanında istemezler... Trafikte yol üstünlüğü onlardadır, kırmızı ışığı takmazlar... Bilet kuyrukları ve sıra beklenecek her yerde, tüm avantajlar onlarındır... Bütün kapıların anahtarlarını belinde sanırlar... Çilingirdir sanki onlar... Yan gözle bakılmaz, bulundukları toplumlarda, tek ve hep söz sadece onlarındır... Onlar sanki, imparatordur, padişahtır, başbakandır... *** Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim'in kariyeri kadar, bazı prensipleri de üst seviyededir... Kulağını bilhassa, milli maçlar öncesi ve sonrası herkese tıkayan, duymak istemediği sözler için, adeta toplum içinden kendisini arındıran Terim, konuşma üslubu ve ifade tarzı ile de başkadır... Beğenmediği sorular karşısında, anında refüze etme silahını çeken ve o kişiyi kara listesine alan milli takımlar teknik direktörü, son Macaristan maçından sonra "Bir daha sizinle konuşmayacağım" diyerek, basına kapılarını kapatan kişidir... Ama Fatih Terim, milli takımın başındaki sorumlu kişi olarak, bu davranışının haklılık tarafını asla haklı çıkartamaz... O, her türlü bilgiyi en yetkili ağız olarak kamuya vermek zorundadır... Dilediği vakit, basına yaklaşan, sonra da "Sizinle işim olmaz" gibisinden objektiflerden kaçan Terim, sorumluluk sınırlarını basının önüne bir set olarak çekmektedir ne yazık ki... Ama o, Emre konusunda fazla konuşmamak için, işi soğutma, unutturma ve o bizim mesleğe, kolunu sallayan şımarık futbolcusuna sahip çıkma adına, basını dışlayan kişidir... Onun için şu günlerde Emre, basından daha önemlidir... *** Ertuğrul Sağlam'ı büyük bir cesaretle Beşiktaş'ın başına getiren yönetim kurulu, bu kararı nedeni ile basının övgüsünü kazanmış ve büyük desteğini almıştı... İşler de iyi gitmeye başlamış, Beşiktaş, Tigana döneminden daha haysiyetli bir futbol kimliğine bürünmüştü... Sağlam'ın cesaretle Serdar Özkan, İbrahim Kaş, Batuhan gibi gençlere forma vermesi ve bu gençlerin başarısı, Sağlam'ın koltuğunu sağlamlaştırarak, taraftarın sevgisini üstünde toplamıştı... Ne zamana kadar? Ali Gültiken gönderilip, yerine Sinan Engin menajer olarak getirildiği güne kadar... Tribünlerde açılan "İstemezük" pankartlarına rağmen, Engin'i huzurlu giden bir ortama sokmak cesaretini kendinde bulan yönetim, bir taraftan tamir yapayım derken, diğer yandan işleyen bir çarkı da bozmuştur... "Hakemler en büyük mafyadır" deme cesaretini gösteren, sanki takımın "babası" pozundaki yeni menajer, sivri çıkışlarıyla sadece takımı değil, tribünleri de uslu uslu otururken, sinirlendiren zırha sokmuştur... Sinan Enginli, Beşiktaş'ta işlerin iyi gittiğini söylemek insafsızlık olur... Çünkü o, Beşiktaş'ı sahipleneyim derken, etrafını kırıp döken bir insandır şimdi... *** Beşiktaş derbisi öncesi, kampa kızını getirdiği ve onunla birlikte kaldığı için kadro dışı bırakılan Hakan Şükür, bir anda büyük maçın da önüne geçerek, bir taraftan medyayı arkasına alma, bir taraftan da "Hocam haklı" politikasıyla gündeme oturmuş ve G.Saray'ın Beşiktaş galibiyeti güme gitmiştir adeta... Çünkü tek konuşulan konu Hakan Şükür olunca, liderlik koltuğunda güle oynaya oturan sarı-kırmızılı takım ikinci plana atılmıştı... Medyanın sansasyonel haber peşinde koşması nedeni ile, fırsatı iyi değerlendiren yılların golcüsü, rekortmeni, kaptanı, uslu uslu oturacağına, beyanatları ve görüntüsü ile, G.Saray'da bir huzursuzluğu, üstelik en iyi olunan bir dönemde yanında getirerek, takımına haksızlık etmiştir... Evet Hakan, belki vazgeçilmez olduğunun bilinci içinde, kafasına göre her işi yapmanın bedelini önceden kabulleneceğine, sonradan kabullenmek zorunda kalarak, gündem oluşturmasını bilen, usta bir futbolcu olduğunu kanıtlamıştır... Kendinde bir ayrıcalık görmesi yanlıştır... İyi örnek olması gerekirken, yanlışlığı ile kafaları karıştırmış, bazı kişileri "ispiyoncu" pozisyonuna sokarak, ekmeğiyle oynama durumuna getirmiştir... *** Bu üç örnek, kendilerini bizlerden farklı gören insanların asla değişmeyecek, değiştirilemeyecek kimlik yapılarıdır... Topluma mâl olmak ne kadar güzel bir duygu ise, kendini toplumdan çok farklı görmek de, o kadar çarpık bir duygu tarzıdır... Bırakınız bu farklılıkları başkaları takdir etsin... Zaten ediyor da... Ama rolünün hakkını vereyim derken, yapmacık ve toplumda düşünce tarzlarını değiştirmeye kalkmak, kimsenin ayrıcalığı olmamalıdır... Birbiriyle bütünleşmiş bir meslek, arkadaş guruplarının dayanışmasından çıkacak güzellikleri, kimsenin kirletmeye hakkı yoktur... Çünkü bir gün, kimin, kime ihtiyacı olacağını kestirmek çok zordur...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.