F.Bahçe ateşle oynuyor

A -
A +
Taraftar ve kulüp...
Şu günlerde sarmaş dolaş olması gereken iki taraf, sanki düşman...
Taraftar derken, tüm taraftarları kastetmiyoruz tabii...
Hani, stadın dışından içeri paraşütlü fişek atan ve sonunda da UEFA'dan bir maç seyircisiz ceza alınmasına sebep olan taraftardan bahsediyoruz biz...
İşin, tribün gücü kontağını kapatması değil, kulübü maddi açıdan da büyük kayıplara uğratması, gönül bağını da kopardı...
Şimdi F.Bahçe Kulübü isyanlarda... 
Başkanvekili Abdullah Kiğılı "Tek rakibimiz sabotajcılar" diye haykırıyor adeta...
Lazio ile eşleşmeye sevinemeyen Kiğılı "Hedefimiz final..." diyor ve tek endişelerinin seyircinin yine bir "kalleşlik" yapacağı yolunda olduğunu haykırıyor...
Aslında şu tablo, F.Bahçe için büyük bir mutsuzluk...
Hiçbir dönemde, taraftarıyla çekişen, kavgaya giren yönetimlerin ömrü fazla olmamıştır...
Bu sadece F.Bahçe için değil...
Beşiktaş'ta Süleyman Seba, Serdar Bilgili, Yıldırım Demirören, seyirci nedeni ile bırakmıştır koltuklarını...
G.Saray'da rahmetli Özhan Canaydın'ın ömrü kısalmıştır seyirci tepkisinden...
Sarı-lacivertli kulüpte Ali Şen, kendi isteğiyle değil, iki defa taraftarın çağrısı ile başkan olmuş ve F.Bahçe'yi şampiyonluğa taşımıştır...
O nedenle F.Bahçe'deki, yönetim-taraftar çekişmesi "hayra alamet" değildir...
Bir adım Aziz Yıldırım; bir adım taraftar atmadıktan sonra, o cümbüş (!) sarı-lacivertli kulübü değil, "el âlemi" eğlendirir ancak...

Bazen aşı tutmaz
Liglerimizde teknik direktörün hayatı, asla uzun vadeli olmaz...
Skor ve başarı ya ömrünüze ömür katar, ya da sizi darağacına götürür bizim ülkemizde...
Trabzonspor'dan, Şenol Güneş gibi Karadeniz'in "has evladı" bile kendi isteğiyle ayrılmışsa, orada bir şeylerin ters gittiği zaten belliydi...
"Jet hızıyla" bulunan yeni hoca Tolunay Kafkas, daha Trabzon'a adım attığında "Ateş ve barut yan yana geldi" gibi, iddialı sözüyle sanki yeni bir başarı harekâtının da sinyalini vermişti kendince...
Ama şimdi tabloya şöyle bakıyoruz...
7 maçta, 4 yenilgi, bir beraberlik ve 2 galibiyet...
Ve ligde 13'üncülük...
Son yıllarda teknik direktör kan değişikliği ile en fazla kan kaybeden takım olmuştur Trabzonspor...
Geleceğe dönük parlak sözler ise bordo-mavili taraftarların kulağında, sinek vızıltısı gibidir artık...
Kafkas; bir Yılmaz Vural, bir Bülent Uygun, bir Hikmet Karaman olamamıştır bu sene...
Galiba, kerhen duran yönetim ile kol kola "erken veda" sinyalleri yaymaktadır...

Kılıfına uydurmak!
Bu ne telaştır...
Bu ne yanlışlıktır...
Bu ne komedidir...
Bu ne kargaşadır...
Son zamanlarda futbolda verilen disiplin cezalarının, kılıfına uydurulup ertelenmesi, dostlukların üzerine yeniden benzin döktü...
TFF Hukuk Müşavirliği, Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu, Tahkim Kurulu, sanki akordu tutmayan bir enstrüman gibi...
Birisinin "ceza" dediğine, diğeri "indirim" diyor...
Ya da "erteleyelim" konusunda son sözü söylüyor...   
Ne demek erteleme?
Cezayı gerektiren bir olay varsa, ne ertelemesi?
Onu kılıfına uydurup, yok 36, yok 39. madde konularındaki esneklik, her defasında başka türlü yorumlanırsa, cezaların caydırıcılığı kalmaz...
En son G.Saray'da Gökhan Zan'ın 2 maçlık cezası Tahkim Kurulu tarafından bir maça indirildi ve o da 103. maddenin koruyuculuğuna alınıp bir yıl ertelendi...
Ya o maçta Gökhan Zan bir gol atsaydı ve G.Saray bu golle kazansaydı...
Olur mu; olurdu...
O zaman seyreyleyecektiniz siz F.Bahçe cephesinden gümbürtüyü...
Cezalar, artık yıldırıcı değildir futbolumuzda...
Çünkü erteleme kurtarıcılığı devrededir...
Ey PFDK, ey Tahkim Kurulu...
Sakin olun, inandırıcılığınızı kaybetmeyin...
Bilmelisiniz ki "Acele ile kalkan, pişmanlıkla oturur..."
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.