F.Bahçe'nin defoları!

A -
A +

Hacettepe'yi topa tutan, taraftarını mutlu eden F.Bahçe'de, şimdi tüm karamsarlıklar, yerini yeni plan ve projelere bıraktı...Şampiyonluk, iyimser düşüncelerle, yeniden gündemde... Ali Koç'un "Bu sene boşa geçti" gibi, erken teşhisindeki yanılma ve düne kadar ümitsiz olan tribünler, 7-0'dan sonra yürüyüşlerini ve düşüncelerini değiştirdi... Belli ki, şimdi yarış başka bir heyecan ve ivme kazandı... Bunlar güzel, mutlu yönler... Bir de işin başka tarafından gördüğümüz çirkinlikleri ve sarı-lacivertli takıma hiç yakışmayan manzaralara bakalım... Nedir o stadın hali? Övmekten, neredeyse "Övünç Madalyası" takacağımız F.Bahçe'nin stadına, bir de şimdi bakın... Saracoğlu Stadı, şu anda Türkiye'nin zemin bakımından en utanç verici görüntüsünde... Bataklıktan farkı yok... Tribünlerde "Ufolarla" soğuğu hissetmiyorsunuz; tamam... Soyunma odaları, VIP salonları, koltuklar, ambiyans, hava yerinde; tamam... Tribünlerin coşkusu, atmosferi süper; tamam... Ama o zemin, re-za-let... Çaresi olmayan bir hastalık gibi, futbolun ayak altındaki Saracoğlu örtüsü, milyon euroluk futbolcuların ayaklarının altına serilemeyecek yırtık pırtık halı gibi, utanç verici... Ayıplı... UEFA, final maçını, bu zeminde oynatırsa, çıkar ortaya merkep gibi anırırız... Bilmiş olalım ki; rezalet adım adım geliyor... Zemindeki aktörler! Saracoğlu Stadı'nı, nisan ayında tekrar denetlemeye gelecek UEFA yetkilileri son noktayı koyacaktır şüphesiz... Bu tablo, şu anda F.Bahçe'deki en büyük defo... Bir de küçük ama can sıkıcı defolar var sarı-lacivertli takımda... Önce Kazım'dan başlayalım... Babası Antigua Barbuda, annesi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kökenli olan, A Milli Takımımızın, ay-yıldızlı formasını giyen ama zerre kadar Türkçe bilmeyen, dünya umurunda olmayan "XXXL" tavırlarıyla, İngiltere'nin tipik kenar mahalle delikanlısı görünümündeki Kazım'ın, F.Bahçe'ye fayda mı, yoksa zarar mı verdiğini, kesin bir dille söyleyebilene, aşk olsun... Davranışları ve futbolu ile kafasına göre takılan, kimseleri umursamayan, 7-0' lık bir maçta bile, yıkılmış rakibin futbolcularıyla dalaşan Colin'e, sarı-lacivertli forma hiç yakışıyor mu? Zico'nun müzmin yedeğini, bugünün as futbolcusu yapan Aragones'in, F.Bahçe'ye kazandırdığını zannettiği bu futbolcu için, tribünler ve sarı-lacivertli sevdalılar, asla iyimser konuşmuyor hiçbir zaman... Bu Kazım, F.Bahçe'ye lâzım değil... Hocayı, yönetimi, arkadaşlarını, taraftarını takmayan birisine, bu kadar prim veren Aragones ve Fatih Terim'in, Kazımsız yapamamalarını anlayan varsa, öne çıksın lütfen... O asla uslanmaz! Bu defoların yanına, kameraların ve objektiflerin her karesinde rastladığımız, daha çok spor yazarlarına "kol sallamasıyla" ünlü Emre'yi de kattık mı, alın size F.Bahçe'deki, bu seneki karamsar tablo... O gözlerini öfke ile döndürüp, rakip futbolcuya ve hakeme bakışı, her olayın içine balıklama dalışı, Emre'nin, saha içindeki, ayağındaki topu en yakınındaki arkadaşına verip kurtulması gibi bir kaytarmacılığın değil, F.Bahçe formasına lâyık olup olamadığının anlamını taşımalıdır... Ülke olarak ceza aldığımız, o malum İsviçre maçındaki, kulübeden fırlayıp, rakibi tekmelemek adına attığı müthiş deparıyla, birilerinin gözüne giren, üstelik kaptan yapılan bu futbolcu; aynen Kazım gibi, 7-0'lık Hacettepe maçında, gardı düşmüş rakibine bile sataşmadan duramadı... Oysa milli ve sarı-lacivertli formayı giyen, doğuştan F.Bahçeli (!) Emre'nin, parası, pulu, şöhreti, ayrıcalığı gündemdeyken, örnek olması adına, kimsenin kulağını çekmemesi de, ayrı bir konu aslında... F.Bahçe, sadece futbolu ve ligdeki sıralamadaki yeri ile değil, kucakladığı futbolcusunun da karakteri ve davranışıyla da, kendini sorumlu hissetmek zorundadır... Çıkarın bugün yazdığımız üç defoyu F.Bahçe'den, bakınız bu takımı, tadından yiyebiliyor musunuz?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.