Soğuk mu?.. Ne soğuğu... Yağmur mu? Ne yağmuru... Bize ne bunlardan... Dün gece içimizi ısıtan, bizi tatlı rüyâlara götüren G.Sarayımız vardı ya, siz ona bakın... Futbolun hakkını veren... Topa mükemmel hükmeden... Kural kitabı değişik bir hakeme rağmen, tekmelere kafa uzatan... Oyunda efeliği kimselere kaptırmayan... İtalyan gördü mü boğa gibi saldıran... Bir G.Sarayımız vardı dün gece... Kim bilir nasıl kıskandılar, nasıl iç çektiler... Böyle bir takımları olmadığı için... Kim bilir nasıl isyan ettiler... Bu G.Saray'ı gören eller... Roma İtalyan futbolunun gözbebeği, bir şöhretler topluluğu... Kimler yok ki bu takımda... Gol deyince akla gelen Batistuta... "Altın Top"un en büyük adayı Totti... Sağ kanadı otoban gibi kullanan, sürat meraklısı Cafu... Aldair, Candela... Ve bizim de ekmeğimizi yemiş Lima... Daha önce Milan, Bologna ve Lazio'nun başına gelenleri bilen Roma, İtalya'nın şerefini korumakla da görevliydi dün gece... Yani G.Saray'ı evinde dize getirecekti köftehorlar... Bu maçı dört gözle bekleyen sarı-kırmızılıları altedebileceklerine öylesine inanmışlardı ki... Bre gafil Roma... Yatıp kalkıp dua etsin, o Fransız hakeme... "Totti ile Sergen'in maçı olacak" diye yıldızını ve takımını ateşleyen Lucescu, yine en doğru, en klas takımı sürdü sahaya... Tıkır tıkır işleyen bu onbirde ilk yarıda Hakan Ünsal ve Bülent Akın, oyun boyunca da Ümit Karan tekledi, o kadar... Sergen yine muhteşem, yine klas, gerçek Avrupalı gibi cengaverdi... Hele hele sahada bir Ayhan vardı ki, onu anlatmaya kelimeler yetmez... İşte bu takım, bu G.Saray, kuralları, düdüğü çalışı başka bir hakeme rağmen Neron'dan sonra Roma'yı yakan ikinci imparator oluyordu az daha... Ama o sahanın yüzkarası Fransız hakemin gönlü, Roma teslim bayrağını çekmişken bile bu işe razı olmadı... G.Saray'ın mükemmel mücadelesine, puanına, şöhretine kan doğradı... Yazıklar olsun onun hakemliğine ve düdüğüne... Biz yine de G.Sarayımız'ı bu maçın galibi olarak alkışlıyoruz... Onlara helâl olsun...