Futbol artık spor değil!

A -
A +

Boynumuz neden eğri? Deve değiliz ama cevabımız onun gibi: "Neremiz doğru ki?" Türkiye'de yaya geçitler ne zaman yapılır? En az 15 kişi, araba altında can verdikten sonra... Rögar kapakları ne zaman kapatılır? Minicik çocuklar, lağım sularına kapılıp can verdikten sonra... Selden korunma, depremden kaçınma önlemleri, gündeme ne zaman gelir? Boğulanların ve çürük inşaatların altında kalan yüzlerce insanın canı gittikten sonra... Çünkü burası Türkiye... Ve burada kimse acı çekmeden, ecel kapıya gelmeden, canının kıymetini bilemez... *** Turizmin en ihtiyaç duyulduğu şu günlerde, ülkemizi vahşilik çığlıkları ile dışa açmak, bize sadece maddi değil, manevi zararları da katlayarak geri getiriyor... Her ülkede spor yapılıyor... Hâttâ vahşi bildiğimiz Afrika'nın en ücra köşelerinde bile spor, spor olarak yapılıyor... Ama bizde öyle değil... Sporun içinde kan var... Gözü dönmüşlük var... Rant kavgası, post mücadelesi var... Hırs, kin, düşmanlık kol kola girmiş, sporumuzu, çember içine almış bu ülkede... Ve çırpınan tüm güzellikler yok olmuş, sanki yaya geçidinde, sel sularında ya da depremin yerle bir ettiği demiri, çimentosu eksik bina altında kalmışçasına acı veriyor geride kalanlara... İçi kan ağlayanlardan daha çok, timsahın gözyaşları gibi, yalandan dövünen insanların istedikleri oluyor bu ülkede... *** 30 yıl öncenin, bilet kuyruklarında her türden insanın aynı anda beklediği, aynı tribüne girdiği, sevinçleri sırasıyla yaşadığı o güzelim ortam, şimdi tarihin tozlu raflarında kaldı... Karıncaezmez Şevkilerin, Manolların yerini, azılı birer gangster bozuntuları aldı... O güzelim statlar; dinleri imanları para olan, kendilerini mafya gibi örgütleyen, rant için adam boğazlayanların artık... Küfür bilmeyenlerin kapı dışarı edildiği, eline geçenleri sahaya atmayanların ayıplandığı, koltukları bir tekmeyle kırıp, önüne gelene fırlatmayanların adam yerine konmadığı bir "spor seyirci profilinin" doluşturduğu tribünler var şimdi karşımızda... Yasaları hiçe sayan, cezaları tınmayan, gözleri hiç bir şeyden korkmayan, vahşi duyguların esiri olmuş insanlara "Yeter artık" denemeyecek boyutlara gelmiş ve daha da vahim durumlara gebe, spor dünyasının güzelliklerine kapılarının kapandığı bir pisliğin taa ortasındayız şimdi... Tedbir için, herkesin topu bir birine attığı ortamda değiliz artık... Birilerinin asker edasıyla "Dur" demesini bekliyoruz... Çünkü, şimdi artık gözlenen, adam boğazlanmanın normal hale gelmesi... Bir çırpıda, kafaların gözlerin patlatılması... Başkasına zarar vermek için, çırpınanların iğrenç çığlıkları... Aldı başını gidiyor; gidiyor... *** "5149 Sayılı Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun" çıktığı günden beri, amacına ulaşamamış, kimsenin gözünü korkutamamış bir kanundur artık... Çünkü, alay eder gibi verilen cezalar, cezayı yiyenleri, adam etmekten çok, sadece güldürmektedir... Aylarca ceza alan yönetici, Şeref Tribünü dahil, stadın her köşesine girip çıkmaktadır... Tahkim Kurulu'nun büyük affedici tutumu yüzünden, işi hafife alanların tüm itirazları hemen hemen kabul görmekte ve Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu (PFDK) kararları gülünç duruma düşürmektedir... Dünyanın hiç bir yerinde, çakı, taş, pet şişe, çakmak, hâttâ telefon, ayakkabı yağmuru altında, maç oynanamaz, oynanmamıştır da... Küfrün, standart tezahürat şeklinde algılandığı tribünlerde, gelenler, oturmadan, ayakta kalmaya mahkum edilip, itiraz edenlerin, o tribünden ebediyen kovulduğu ortamların bir benzeri dünyanın neresinde var? Hangi ülkede, maça giderken ailesiyle helâlleşen, hâttâ vasiyetini bırakan kaç ülke tanırsınız? Türkiye'yi, spor alanları içinde, vahşi sınıfına koyanların önü kesilmediği, kulakları çekilmediği, cezaları adam gibi verilmediği müddetçe, bizim bu ülkede, futbol asla spor değildir... *** Şampiyonu alkışlamanın, dünyanın en büyük ayıp sanıldığı... Galip gelenin elini kolunu sallayarak sahadan çıkamadığı... Yöneticisinin, tüm teşkilatını azdırmak, vahşi insan yapma çalışmalarını tüm hızıyla sürdürdüğü... Bakanı ile teşkilatının söz düellosu yüzünden, sporu batırdığı... Tribünleri yakanlar, yıkanların, sahadaki futbolcusuna saldıran, eline her geçeni atanın ceza almadığı... Şikenin, teşvik priminin verildiği halde "almadık, vermedik" sözleriyle, dosyasının kapatıldığı... Verginin kaçırıldığı, centilmenliğin, kutlamanın, kazananı alkışlamanın rafa kalktığı bir ülkede, oynanan futbol, spor mudur? Biz ki; yaya ölmeden geçit yapmayan... Biz ki, sele kapılmadan, depremin yıktığı çürük evlerin altından ceset çıkarmadan, tedbir almıyorsak... Biz ki; olaylara seyirci kalmayı, futbola seyirci kalmaya tercih ediyorsak... İşte o zaman "Brütüslerin olduğu yerde, Sezarlar ölmeye mahkumdur."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.