Beşiktaş'ta üç gün içinde ne değişti ki?.. Sarajevo maçındaki yanlışlıkların tümüne aynen devam... Hırs yok... Kazanma arzusu yok... İşin en kötüsü, futbol yok... Tribünlerin toleransı da bu gidişle mezara kadar değil, galiba yakın bir Pazar'a kadar olacak gibi... Birilerinin suyu ağır ağır ısınıyor... Bu böyle biline... Sarajevo maçı kadrosundan sadece Cordoba'yı silmişti Lucescu... Sanki tek suçlu Kolombiyalı kaleciymiş gibi... Oysa orta saha eski tas eksi hamam... Ağır sıklet görüntüsüyle Sergen sadece duran topların adamı pozlarında... Koşmadan nasıl futbol oynanır tezini Türkiye'de tek savunan futbolcu Sergen... İş bu kadar kolay olsa, kulübedeki Feyyaz hocayı da unutmamak gerekir... Tümer gibi klas bir isim sakatlığı geçse de yine de Sergen'in gölgesinden kurtulamayacak bu gidişle... Çünkü Sergen, Lucescu'dan da Sinan Engin'den de torpilli... Bir gram bal için bir çuval keçi boynuzu yemekle eş değer Sergen'in bugünkü modern futboldaki yeri... Her Beşiktaş maçında şu Amaral'ın ne iş yaptığını bir türlü çözemedik... Rakibin bir adamına saldırıyor, tamam... Ya oyuna katkısı?.. O maalesef yok... Taraftar, "Müslim Baba" lakabıyla sevdi diye Amaral'a böylesine sevgi, böylesine aşk fazlanın da ötesinde birşey... G.Saray'ı izlerken orta sahanın dinamikliği insanı mest ediyor... Bir de Beşiktaş'ın göbeğine bakın... Amaral, Yasin ve Sergen... İnsanda ne zevk bırakıyor, ne heves... Defansdaki Ronaldo, Zago ve Ali Eren'in tecrübe dolu futbolları da olmasa Beşiktaş'ın elle tutulur yanı yok... Siyah-beyazlı takımda en fazla yorulan kişi, her dakika çıldıran, bağıran, saç-baş yolan Lucescu... Trabzonspor ilk defa forma giyen gençleriyle dün büyük bir cesaret örneği gösterdi... Ali Şen ve Serkan Kılıç heyecanlarını belli etmeden forma savaşı verdi... Helâl olsun onlara... Ama bu Trabzon'da ışık görmek için çok zaman gerek... Son sözümüz hakem Kuddusi Müftüoğlu'na... Düdüğünü adaletli çalamadığı tek maçı inşallah bu olur...