Futbol profesörleri !

A -
A +

Beklenen gün geldi geçti... Hem de ne geçmek... Brezilya'yı aylardır bizlere "Karamürsel sepeti" gibi gösteren zihniyetin iflâs ettiğini görmek, bu arada tek tesellimiz oldu... 17 defa Dünya Kupası Finalleri'ne katılmış, bunun dördünü de kazanmış bir takımı yenemedik diye, kafamızı duvarlara vuruyoruz... Ama haddimizi bilmeden savurduğumuz, buram buram "Eyyam" kokan inlemeler, Türkiye'de bu futbolun masterini yapmış nice "profesörlerin" bulunduğunu gösterdi bize... Selam hocalar... Önünüzde saygı ile eğiliyoruz !  Futbola uzak hanımların kafasında hep bir soru vardır: "90 dakika oynanan bir oyunun, 90 gün kritiğini yapmak hangi mantık ölçülerindedir?" diye... Bir yerde bu mantığa katılmamak elde değil... Ama burası Türkiye... Burada, maçın dakikalarında bile, bilinci yerinde olmayanların taşkınlıkları ve saçmalıkları, ya karakolda biter, ya hastahanede... Burada, maç sonuçları birileri için silahlarını deneme fırsatıdır... Ve burada, her maç bitimi, birileri asılır (!) birileri, yerin yedi kat dibine gömülür... İşte Brezilya maçı... İşte sonuçlar... Bilenin de, bilmeyenin de ahkâm kestiği günler devam ediyor... Konuş babam, konuş... Salla anam, salla...  Bu milli takımımız, Kore'ye gitmeden önce, tarihinde en büyük destek gören, en az eleştiri alan bir takımdı... Antalya'da, kamptan başka herşeye benzeyen, bir piknik, mangal, aile saadeti haftasını bile ağzımıza sakız etmedik... Evli futbolcuların, eşleri ve çocukları yanlarında iken, bekârların durumlarını hiç söz konusu yapmadık... Devamlı "Aragazı." Devamlı yağlama, yıkama... Tenkit yok, karalama yok... Bir milli takım, ancak bu kadar pohpohlanırdı... Biz görevimizi yaptık... Şimdi hesap sorma zamanı tabii ki olacak... Spor medyasının bazı gülleri, daha önce suskun otururken, şimdi birer teknik direktör edasıyla aslan kesilmez mi? Hıncal Uluç'un dediği gibi "Sonradan yol gösteren çok olur" hesabı, herkes "Hıncal'laştı" Adamcağızın Allahı var, bu işin peşini taa başından bırakmadı... Kimseden korkmadan, çekinmeden ve kimselere gebe kalmadan... Olacakları yazdı, olabilecekleri en ince detayına kadar anlattı... Ama şimdi, her köşe başında değil, her köşe yazısında bir Hıncal Uluç...  Alpay'ın kırmızı kart görmesine "Vatan hainliği" damgasını vuran "Cahil yorumculuk" anlayışına isyan ediyoruz... 1996 yılında Avrupa Kupası Finalleri'nde "Rakibini düşürmedi" diye yerden yere vurduğumuz Alpay, bu defa "Neden rakibini düşürdü" diye kurşuna diziliyor... Brezilya maçında, bazı yanlışların yanında, doğrular da çoğunluktaydı... Bunlardan biri de, Alpay'ın yapacağı son eylem olan, rakibi arkadan çekme, son ve tek görevdi... Alpay, belki bir akını, cezasahasının dışında durdururum diye, oyundan atılacağını bile bile kendini feda etmiştir... Buna "Vatan hainliği" damgasını vuran zihniyet, esas Türkiye Cumhuriyeti'nde darağacında sallandırılması gereken zihniyettir... Hem de AB'ye girmeden önce... Sadece Şenol Güneş, Alpay ve Hakan Ünsal'ı eleştirenler, maç boyunca Brezilya defansının arasında "Ense" yapan ve her zaman, her hocadan torpilli, dokunulmaz Hakan Şükür'ü niye yeterince eleştirmez? Türk futbolu, ağırlığını dünya arenasına koyarken, Avrupa'da müzmin yedek Hakan Şükür hâlâ geçmişindeki golleriyle sahada kalabiliyor...  Dileriz, Kosta Rika maçı hüsran olmaz... Vay o zaman Şenol Güneş'e, vay kupaya hakem gönderemeyen, ama 300 kişilik misafiriyle birlikte, MHK başkanını tribüne seyirci olarak gönderen Futbol Federasyonu'nun başına geleceklere... "Futbol profesörleri" yolunuzu bekliyor, haberiniz olsun...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.