Özer Hurmacı, Orhan Şam, Sezer Öztürk, Bienvenu, Özgür Çek, Bekir İrtegün, Serkan Kırıntılı... Gökhan Ünal, İlhan Eker, Andre Santos, Daniel Güiza, Okan Alkan, Volkan Babacan, Abdülkadir Kayalı, Ertuğrul Taşkıran... Bu isimler bildiğiniz gibi, şu anda F.Bahçe'nin kadrosunda olanlarla, bu sezon gönderilenlerin oluşturduğu liste... Unuttuklarımız mutlaka vardır... Ama bu isimleri F.Bahçe'ye getiren de aynı kişi, gönderen de... Yani Aykut Kocaman... Şu anda G.Saray'ın arkasında zirveyi bırakmama adına atağa kalkmış F.Bahçe'nin, transfer ettiği isimlere bir bakınız sonra da gönderilenlere... Bir teknik adamın; transferde isabet oranı bu kadara düşük olursa, orada durmak lazım biraz... Sarı-lacivertlilere transfer edilen isimler, en azından o takımın lokomotifi olmak zorundadır... Ama gördüğünüz gibi büyük bir kısmı kulübeye mahkûm edildi bunların... Hatta, geçen sezon Alex'le, Santos'la ve Baroni yaşanan polemik, Başkan Aziz Yıldırım'ın el koymasıyla tatlıya bağlanmasa, belki F.Bahçe, şampiyonluk apoletini takamayacaktı bile... Bu sezon başında Stoch'la yaşanan olumsuzluklar, kapının kendisine gösterilmesi ama Slovak yıldızın futboluyla F.Bahçe'yi sırtlaması Aykut Kocaman adına hep olumsuz referanslar olmuştur... Neden mi karaladık bu satırları? Daha geçen hafta G.Birliği gibi bu ligin en güçlü takımlarından birisine yarım düzine gol atıp, yerle bir eden F.Bahçe'nin teknik direktörünün suratından düşen bin parçaydı sanki... Bu takım 12 gol mü atmalıydı acaba hocasını güldürmek için? Ya da biraz tebessüm ettirmek için... Oysa o F.Bahçe, bu kadar transfer yanlışlığına imza atmış bir hocaya rağmen, gümbür gümbür yoluna devam ediyor... Bir zaferde pay sahibi olabilmek için, bu kadar yanlışı yapanların ve bir türlü memnun olmayanların katkıları masaya yatırılmalıdır... Birilerinin dediği gibi "kriz iyi yönetilmiştir" söylemlerinin apoleti, o birilerine takılacaksa, biraz daha düşünmekte yarar vardır... Bu kadar yanlışlığa rağmen, F.Bahçe hâlâ şampiyonluk kovalıyorsa, bu kriz yönetmekle ilgili değil, profesyonelce düşünen yıldızların özel yeteneklerini fazlasıyla sahaya yansıtmalarının eseridir... Kimse kendisine fazla bir pay çıkarmasın bundan öte... Geçiniz bunları, geçiniz Hürriyet Gazetesi'nde Feridun Niğdelioğlu bizden önce silah çekmiş Disiplin Talimatının 38. Maddesine... İyi de yapmış... Çünkü ayrıntıları bu kadar mükemmel vermek her babayiğidin harcı değildir... F.Bahçe-G.Birliği maçının hakemi Tolga Özkalfa'nın dudak okuma yöntemi ile söyledikleri dökülmüş habere... Özkalfa ne diyor? "Alex bilerek kart gördü." Kime söylüyor bunu? Kendisine itiraz eden Emre'ye... Disiplin Talimatının 38. Maddesi ne diyordu isterseniz bir hatırlayalım... Madde 38: Müteakip müsabakalardaki ceza durumunu düşünerek bilinçli olarak sarı veya kırmızı kart gören futbolcuya 2 müsabakadan men cezası verilir. Maçın hakemi Emre'ye "Alex bilerek sarı kart gördü" diyor... Ama bu söylediğini, cesaret edip raporuna yazdı mı o belli değil... Yazacağını da hiç zannetmiyorum... Kimse bizim "Alex iki maç ceza alsın" diye düşündüğümüzü zannetmesin... Daha önce Ujfaluji örneği duruyor önümüzde taze taze... Amacımız; kimseye ayrıcalık tanınmasın ve etik değerler korunsun... Biz diyoruz ki; mademki bir talimat var ortalıkta... Mademki, bütün gazeteler bu olayı maçtan önce "kart temizlenecek" maçtan sonra da "kartlar temizlendi" diye yazdı ve hatta Rıdvan Dilmen karşılaşmanın ilk devresinin bitiminde NTV'de "Göreceksiniz ikinci yarıda kartlar sıfırlanacak" diye yorumda bulundu, yani "Sağır Sultan" bile duruma vakıf oldu ama her zaman olduğu gibi kulak üstüne yatıp kıvrılacak mıyız bu defa da? Sonra da "Şike dosyasının" kararını vereceğiz ha!.. Ölme eşeğim ölme... Geçiniz bunları, geçiniz... Biz iddianameleri "Geyik muhabbeti" olarak nitelendirmedik mi daha dün? Öyleyse hangi hak, hangi hukuk, hangi talimat bize zincir vuracakmış... Vurursa da şaşmaz mıyız zaten?