Bu futbol neslinin, doya doya anlatacağı bir derbiden, akıllarda öyle çok şey kaldı ki... Önce güzellikler tabii... O bir hafta beklenen, heyecan yüklü dakikalar ... Kafa kafaya girilen bir karşılaşma öncesi, herkesin dostluk temennileri... Ve bir de gergin atmosfer ... G.Saray'ın daha arzulu sahaya çıkışı... F.Bahçe'nin, beraberliğe sarılan Zico anlayışı... Bir ilk 45 dakika var ki, G.Saray adına farkın kaçtığı, ikili averajın çoktan aşılabileceği, "Ahlar, vahlar" arasında bazen direkten, bazen de Volkan'ın ellerinde eriyen fırsat bolluğu... Tribünde eski başkanların, eski hocaların gözetiminde daha bir başka kılıktaki sarı-kırmızılı on bir, eline geçen bu fırsatın değerlendirilmesi için, inanılmaz bir hırs yüklü idi... Sol kanatta Arda'nın Gökhan'ı canından bezdiren presi, sağ tarafta, bazen Ümit Karan, bazen de Barış'ın Uğur Boral'ı kilitlemesi yüzünden, F.Bahçe kanatları sanki felç olmuş gibiydi... Ortada Aurelio, Deivid ve Maldonado, ilk yarıda G.Saray'ın hücumları karşısında ayakta durmakta zorlandı... Bilhassa Aurelio'nun Ayhan tarafından sıkı markaja alnması, F.Bahçe'nin oyun kurma anlayışını da adeta yok etmişti... 37. dakikada, Edu ve Volkan'ın zamanlama ayarını yapamamaları yüzünden Nonda'nın önüne düşen büyük fırsat, ilk yarıda G.Saray'ın beklediği piyangoydu... Hakem Fırat Aydınus'un sarı kartlık faullerde sadece nasihat ederek, karşılaşmanın atmosferini yükseltmeme anlayışı, ikinci yarıda da aynı şekilde devam etti... Sanki bu maça özel, bir uygulama vardı sahada... Dün Ali Sami Yen'de, G.Saray daha ciddiye aldığı, daha inandığı ve sayısız fırsat kaçırdığı maçta, tek golle de olsa F.Bahçe'yi ikinciliğe iterken, sarı-lacivertlileri büyük bir sıkıntıya ve endişeye attı... Kozlar şimdilik paylaşıldı... Artık ipler Anadolu beylerinin elinde... >> BENİM YILDIZIM Daha karşılaşmanın başında sakatlanmasını bile dert etmeden 90 dakikanın her anında G.Saray'ın en büyük cengaveri Servet'ti...