Telaşımız hiç bitmiyor... Sabah işe, akşam eve... Maça, spora, sinemaya, alışverişe... Bir büyük koşuşturmacanın içindeyiz ülke olarak... Belki bir gün AB'ye, belki uzaya, belki UFO'ların ülkesine... Ama gerçek olan, sonunda hepimizin gideceği asıl yolculuk... *** Hayatın büyük bir bölümünde, insani ilişkilerin güzelliğine dikkat ederiz... Kalp kırmamak, üzmemek için ne kadar dikkat etsek de, istem dışı durumların azizliğine uğrayıp, yoldan çıktığımız oluyor mutlaka... Bu dünyada telâfisi olan hatalarımızın ağırlığını düzeltmek elimizde olsa da, bir tanesi var ki; bu yükün altından, ne bu geçici dünyada, ne de ahirette kalkarız... O da "kul hakkı..." Kimsenin hakkını yemeyenle, menfaat için cinlik düşünüp, iş yaptık zannedenlerin imanla bağdaşmayacak uğraşılarının, hesabını asla veremeyecekleri de bir gerçek... Doğru yolda yürüyenlerle, helâl kazancın sahipleriyle; hiç gözü başkasının malında, cebinde olanlar bir olur mu? Alın teri ile kazanç peşinde olanların, bir çırpıda haklarını gasp edenleri Allah affeder mi? *** F.Bahçe'yi neredeyse tek başına şampiyonluğa taşımış bir Hooijdonk'un adeta aşağılanarak gönderilmesi bir örnek ayıp değil midir? Eğer; büyük hizmet alınmış kişi, üstelik inanılmaz bir performans ve kalitesi ile, futbolumuzda müthiş bir iz bırakmışsa, o yabancı, bu ülkeden gerektiği şekilde uğurlanmalıydı... Ama olmadı... Bir Hagi, Türk sporuna attığı imza ile UEFA Kupası'nın bu ülkenin müzesine girmesine sebep olmuş en büyük isim değil midir? Ama biz bu "süper yıldıza" ne yaptık? Bir jübileyi çok gördük... Alacaklarını vermedik... İnsanlığına ve kalitesine kapalı gözlükle bakıp, hakkını yedik... *** Bugün, sezon başında kimselerin aklına gelmeyen "atbaşı" bir lig mücadelesinde, G.Saray'ın inanılmaz takipçiliğinde en büyük pay sahibi olan Song'un hakkını aramasını "isyan" adı ile manşetlere taşırken, biz kimi koruduk? Ülkemize gelmesi için ikna ederken önünde "bin takla atılan adam" bugün, söz verilen ödemelerinin yapılmadığında, en tabii olan hakkını isterken "suçlu" ilân ediliyor... Kimin tarafından? Yönetime yeni seçilen kişilerce... "O kim miş, ne hakla, zamanı mı, ayıp değil mi?" gibi bahaneler altında Song'un kariyerini hiç düşünmeden sıfırlamak isteyenlerin biraz vicdan sahibi olmaktan yana, pek nasipleri yok sanki... Eğer bu ülkede, her türlü zamma boyun eğen vatandaşımız, ne verirseniz onu kabullenen emeklimiz gibi davranmayıp "Hakkımı isterim" diye ortaya çıkan bir kişinin hakkını yiyen "kul hakkı yiyicileri" bu dünyayı değil, biraz da öbür tarafı düşünmelidir... *** "Fakir fukara edebiyatı" ile bir takımı kollayan organ gibi gösterilen basının, aslında Song gibi profesyonellerin her zaman yanında olması doğaldır... FIFA'daki alacak davaları sırasında en önde bulunan ülke Türkiye'dir... Yâni biz, ligimizin renklenmesi için getirdiğimiz yabancılara, söz verdiğimiz bedelleri ödemeyerek bir "rekor kırmış" milletiz... Bu utanç rekoruna imza atan kulüp yöneticilerinin "asarım, keserim" edebiyatları ile "eşit şartlarda" sürmeyen lig mücadelesi, yine de bu kadar kaliteye ve çekişmeye şahitse, buna yatıp kalkıp şükretmeliyiz... Bir tarafta, tek bir maç için futbolcusunu özel uçakla getiren F.Bahçe, diğer yanda en flâş yıldızına ödeme yapmayan G.Saray... İşte Türkiye, bu ikilemin baş oyuncularının tekelinde liderini arıyor... Açlar mı, toklar mı? Hak ararken, hak yiyenlerin kahraman ilân edildikleri başka bir ülke düşünmek bile hayal... Ama burası Türkiye... Unutmayalım ki; burası, her zaman "paranın borusunun öttüğü" bir ülkedir...