G.Saray Başkanı Adnan Polat'ın özel koruma altına aldığı; 21 yaşında ağabeylerinin gözleri önünde kaptan yapıp, parasını ikiye, üçe katladığı Arda, sonsuz kredilerin adamı oldu bir anda. Polat'a göre, Arda'nın zeka yaşı 35 miş. Polat'a göre, Arda kızlarla gezecek, en iyi gece kulüplerinde eğlenecek, 2 bin beş yüz liralık ceket de giyecekmiş. Gördük... Bir Roma kaçamağında, "Domuz gribi virüsünü" kaparak Manisa maçında kaçan liderlikte pay sahibi oldu. İyi gezmeler Arda... Gelelim Beşiktaş Kaptanı İbrahim Üzülmez'e. Zeka yaşı da, kendi yaşı da 35. Beşiktaş'ta nice kupa kaldırmış bir kişi İbrahim. Geçen hafta F.Bahçe maçının yıldızı bu futbolcu, takım arkadaşlarını toplayarak hocaları Mustafa Denizli için bir televizyoncuya ileri geri konuşan, içlerindeki arkadaşlarını bulmak adına tavrını koydu: "Hocamızı satan haindir". İşte bir kaptanlık dersi... İşte o Üzülmez, 5 yıllık F.Bahçe hegemonyasına son veren Beşiktaş'ta maçı kurtaran adam. Peki, başkanının yere göğe sığdıramadığı Arda, kaç tane F.Bahçe maçını alıvermiş takımı adına? Kaç derbide başrol oynamış? Birisi problem çözmeye, diğeri problem olmaya çalışıyor. Arka çıkmaya devam Polat... Arda ile yolunuz açık olsun... Mahallenin ağır ağabeyi! G.Saray'ın "özel koruma" altına alınan kaptanı Arda gibi, F.Bahçe'de de en büyük ayrıcalık Emre'ye yapılıyor. Neden? 4.5 milyon euro bonservis, 3.5 milyon euro da yıllık bedel ödenerek, G.Saray'ın bakışları arasında, sarı-lacivertli renklere bağlanan Emre, "mal bulmuş mağribi" misali kendisine sarılanların yüzünü kara çıkartan; takım içinde gerginliği, saygısızlığı da büyük ölçüde arttıran; ayrıcalığın verdiği torpille, "Ali kıran, baş kesen" biri oldu adeta... Bilhassa Brezilyalılarla yıldızı barışmayan, onlara devamlı fırça atan, morallerini bozan Emre, aynı senaryoyu son Beşiktaş maçında da sahneye koyunca, sarı-lacivertli takım içten çöktü. Sanki kırk yıllık F.Bahçeliymiş gibi bir role soyunan Santos'u dövmekten beter eden Emre, biraz da iğneyi kendisine batırmak zorundadır. O önce, bir derbi maçından önce Bodrum kaçamağını, başka bir güne bırakmayı düşünseydi keşke... F.Bahçe formasını her maçta, eline aldığı makasla "Çingene traşı" gibi kesen Emre, önce giydiği formaya saygısını göstermeli, sonra da saha içinde "mahalle bıçkınlığına" soyunmalıdır. Vakitsiz öten, sağındaki solundaki tavukları kovalayan horoz gibi, sahada tepinen birisinin, F.Bahçeli olmanın ağırlığını kaldıramadığı gerçeği, her gün ayrık diş gibi sırıtmaktadır. Aman sende... Bize ne... Başkanından özel torpilli birisi, şımarmasın da ne yapsın? Yazıktır, günahtır! F.Bahçe'de 11 yıldan beri yedek kulübesinin as kadrosunda bulunan Semih, bugüne kadar asla isyan etmeyerek, profesyonelliğin en tipik örneklerinden birini verdi. Ama Semih, sesini çıkarmadığı müddetçe, hep yedek kalmanın da bedelini ödedi. Bu güne kadar, yedek bir futbolcunun, takımına bu kadar fayda ve puan sağladığı görülmemiştir. Bunun ilk ve son örneği Semih'tir. Beşiktaş'a 3 golle verilen 3 puanlık maçta, Güiza'nın kazan kaldırıp, kadro dışı bırakılması ile bile, Daum'un ilk on birinde yer bulamayan, üstelik yerini Kazım gibi takımından çok kendine oynayan umursamaz bir futbolcuya kaptıran Semih'e Allah sabır versin. Bir başkası olsa, şu dakikadan sonra Daumlu F.Bahçe'de bir dakika bile durmaz. Ama Semih, kendisinin de rahatsız olmadığı "müzmin yedeklikten" memnun ki "3 maymunu" oynuyor hep. Çünkü biliyor ki, isyankâr karavanacı Güiza ve kendini dev aynasında gören "Şımarık Kazım" yolcu; kendisi hancı bu F.Bahçe'de. Parayla saadet değil ama parayla yedekliğin son örneğidir Semih... İyiliksever takım Beşiktaş'ın bir yönü var ki, alkışlanmaya değer. Daha düne kadar sırtına "Kızılay" reklamını ücretsiz alan siyah-beyazlılar, son F.Bahçe maçında bir değişiklik yaptı. Bu defa Kızılay'ın yerine "Mehmetçik Vakfı'nı" sırtladı. Küllerinden yeniden doğan Beşiktaş'ın, başarısının altındaki gerçek de belli oldu böylece. Hayır duası...