Hâl ve gidiş, nereye bu gidiş?

A -
A +

Bir düşmeye gör... Arkanda, tekme vurmak için sırada bekleyenleri görürsün... Savaştan kaçanların, ellerinde silahlarla kahraman kesildiklerini... Kelle avcılarının çığlıklarını, tüm güzellikleri bir çırpıda silenleri farkedersin... Hayatlarında bir baltaya sap olamamışların bile dilleri çözülür... Asarlar, keserler... Onlar birer kaptandır... Ama gemisini kurtarıp sandalını aramayan kaptan... *** Lucescu, bu ülkeye gelmiş en beyefendi hocalardan biridir... Onun yüreğinin derinliklerinde gizli merhametten de öte duyguları kimse bilemez... Lucescu, bu ülkede parayı elin kiri işi ise asli görevi bilen kişidir... Bu Rumen, Fatih Terim gibi bir firmadan devraldığı bayrağı yere düşürmeden, hem ülke sınırları, hem de Avrupa arenalarında aslanlar gibi dalgalandırmasıyla, sporseverin övgüsünü, her kulüp başkanının da gönlünü almış bir hocadır... Futbolcusuna yaklaşımı bir başkadır onun... Bu ülkede Lucescu ile takım değiştiren futbol sevdalılarının sayısı, hiç de az değildir... İşte bu Lucescu, hayatının hatasını ne yazık ki, ligin devre arasında yapmaya başladı... Tekrarı oynanan F.Bahçe - Rizespor maçından sonra, meslektaşı Daum'a sitem edip "Ben olsam, bu maçı oynamazdım" gibi garip ve yadırganan bir göndermede bulundu... Hiç gereği yokken, sadece kendisini değil, Beşiktaş yönetimini de ayağa kaldırdı ve yeni bir ezeli savaşa çanak tuttu... Zaten pamuk ipliğine bağlı dostluk, bir defa daha inceldiği yerden koptu böylece... Samsunspor maçına gergin bir keman yayı gibi çıkan Beşiktaş'ın, inanılmaz kötü duruma düşmesindeki baş sorumlu Lucescu'dur... *** Şimdi tabii konuşur herkes... Baksanıza, daha geçen yıl, adı şike olayına karışmış Erdoğan Arıca "Takımıma fazla gol atmaması için talimat verdim" diye alaycı ve aşağılayıcı bir beyanat veriyor... Kaptan Serkan da aynı doğrultuda konuşuyor... Başkan Uyanık, Serdar Bilgili'nin yanında, telefonla kulübesine "Yeter" diye şov yapıyor... Bir türlü Beşiktaş'ta teknik direktörlük kapamamış, şimdinin boşta antrenörü, Beşiktaşlı geçinen Samet Aybaba, Lucescu'nun maç başından sonuna kadar oyuncu değişikliği ve futbolcularını maça hazırlama konusunda hata yaptığını söylemekte geç kalmadı... Ahmet Çakar, ekranlarda Lucescu'yu aşağılayıcı binbir lâfı tabii ki eder... "Eyyamcılar ve fırsatçılar korosu" iş başında! Eee... "Horoz kendini çöp tepesinde görünce, müezzin oldum sanırmış" ya... *** Ligin devre arasında hakemlerin gözünü korkuturcasına talimat yağdıran, spor yazarlarının karşısında "Kural hatası yoktu" dediği maçın Tahkim Kurulu'na sunduğu raporunda ise "Kural hatası" vardır diyen; başkanına başka, topluma başka, basına başka, hakemine başka konuşan Bülent Yavuz, kaosa sürüklediği ligin akıbetinden sorumlu tek kişidir bundan böyle... Cem Papila, kimine göre mükemmel, bizlerin de içinde bulunduğu bir kısım kişilere göre, maçı katledinceye kadar berbat, işini bitirdikten sonra da iyi bir yönetim göstermiştir... MHK Başkanı, yere göğe sığdıramadığı Cem Papila'yı bakalım görevde kaldığı sürede, bir daha Beşiktaş'ın maçına verebilecek mi? Eğer verebilirse, gider onun elini sıkarız... Ama göreceksiniz, eskiden bazı hakemler gibi, Papila, yıllarca Beşiktaş maçına ve İnönü Stadı'na çıkmaya hasret kalacaktır... Esti mi, mangalda kül bırakmayan MHK Başkanı Bülent Yavuz, cooper testinde 200 metreyi 1 (bir) saniye ile geç bitiren Serdar Tatlı'da kuralı hatırlıyor, bir maçta kural hatası yapan Ali Aydın'ı en az 6 hafta dinlendirecekken, 6 gün bile geçmeden maça veriyor... "Kural, kural" diye hakemlerini saat zembereği gibi kuran Yavuz, hangi kuraldan bahsediyor? Kim inanır onun kurallarına?.. Yeniköy - Kastamonuspor maçında olanların üstü nasıl örtülmüşse, görmediğimiz, uzak kaldığımız daha nice maçlardaki çirkinliklerin, gündeme getirilmediğini unutmadık daha biz... *** Bu ülkede çeneni tutacak, başkasına sallayıp, atıp tutmayacaksın... Yoksa, kralken, bir anda soytarı yapılanları çok gördük biz... Havalimanında, davul zurna eşliğinde, konvoylarla karşılanan hocaların, arkasından teneke çalınarak gönderilmeleri daha gözümüzün önünden gitmedi... Şampiyonluk için her yolun denendiği, olamadın mı dünyanın sonunun geldiği bir ülkede yaşıyorsak eğer, daha neler göreceğiz neler... Bir yanda AB kapısında "Lütfen bizi içeri alın" diye nöbet tutacağız, diğer yanda, hiç aynaya bakmayacağız.... Futbolumuzla çatır çatır yakaladığımız saygıyı, el oğlundan görürken, kendi içimizde birbirimizi yemek için fırsat kollama alışkanlığımız, dileriz ileriki günlerde başımıza çorap örmez... Ama bir gerçek var ki "Hâl ve gidişimiz" iyiye gidiş değil...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.