Hayvanlar ve insanlar âlemi... Yaşamın sürebilmesi için mücadele verilen, aynı dünyanın, farklı canlılarının hayat mücadelesi... Öldürmenin gerekli olduğu hayvanlar âlemi... Dostlukların gerekli olduğu insanlar âlemi... Ama tablo hiç de öyle değil ki... Medeniyetle iç içe yaşayanların, kendi dünyalarını bırakıp, orman kanunlarının geçerli olduğu âleme dalmaları, insani duyguların, hayvani hırslara dönüşmesinin bir eseri oluyor, ne yazık ki... *** Spor, bedenin ve ruhun dinlendirilmesi, dostlukların perçinlenmesi için gereklidir. Uzun yaşam felsefesi ile dolu beyinlerin, spordan kopamamalarının tek amacı, yaşlılığı zamanın akışına değil, onu geciktirmenin sebeplerini araştırması, dünya nimetlerinden daha fazla faydalanabilmenin güzelliklerini bulmasında yatar. Spor, ferdi ve toplu yapılabilen bir güzelliktir. Ama o güzelliği, bir kaç kişi bir araya geldiğinde çirkinleştiriyorsa, onun adı spor olamaz! Duyguların vahşileşmeye kayması, spor sahalarını Roma İmparatorluğunun arenalarına döndürme gayretleri, günümüz sporunun temel amaçlarından biri olmuştur artık... Okumuş, kültürlü, aklı başında insanları, tribünlerden uzaklaştıran "vahşi düşüncelerle" dolu insanlar, illegal yollardan, korku ve dehşet salarak, ele geçirdikleri bu yerlerde "gerçek insanlara" spor yapma ve seyretme imkânı tanımıyor. *** Türkiye'deki kanunları bile tanımamak, ondan korkmamak yüzünden, suç oranları ne yazık ki hızla artıyor. Adamı, 10 parçaya ayıranın bir geçerli mâzeret bularak, ikide bir çıkan aflardan da faydalanarak suç makinesi haline gelmesi boşuna değil... Eğer ortada bir suç varsa, cezası da olmalı... Zaman aşımı, tahrik, özenti, farkında olmamak, aşırı alkollü bahaneleri, suçun özendirici ve ürkütücü olmamasını yok eden faktörlerdir. Medyanın manşetlerinden inmeyen bu haberleri bırakalım kenara... Her gün ölüm olmasa da, yine bir vahşi boyutlara erişen spor sahalarındaki çirkinliklere bakalım. Yasası var... Yasada cezası var... Ama caydıramayan kanunun yumuşaklığına sığınıp, her türlü rezaleti yapan insanlar da var. Çünkü onların korkuları yok, işleri yok, insanlıkları yok... *** Bir şike olayını aydınlatmak için ortalığa çıkan ve bir anda "meczup" ilân edilen kişi, nasıl da birden kayboldu. Onun söyledikleri bir "sinek vızıltısı" gibi kaldı. "Vermedim" ve "Almadım" diyenlerin sözleri daha dikkate alınırken "Parayı ben taşıdım" diyen kişi, yalancı, sahtekâr, düzenbaz ve ortalık karıştırıcı ilân edilip, piyasadan bir anda siliniverdi. Çünkü saygın adamlar "yapmadık etmedik" dedikten sonra mesele yoktur bu ülkede... Soruşturmadan eser yok... Göreve davet edilen devlet ortalıkta yok... Belki hiç olmamış, belki defalarca yapılmış tüm şikeler, teşvikler gibi, son sergilenen oyun da sahneden kaldırılıverdi. Ne demişler, "Bir leoparın kuyruğunu sakın tutma... Tutarsan da, sakın bırakma." İyi güzel de, sıkıysa, gel de bırakma bakalım! *** Dünyanın en büyük derbisi olarak ilân edilen F.Bahçe - G.Saray maçını gördük işte... Üstelik, 20 yabancı gazetecinin bizzat, ülkelerin de televizyondan izledikleri "palavra derbide" akıllarda kalanlar hiç hoş manzaralar değil... Bir yabancı hocanın alnı patlatılıyor, bir yabancı futbolcunun kulakları... Edilen küfürler ve atılan diğer çeşitli maddeler de işin cabası... Gerçi bu tablo, sadece Saracoğlu'nda değil tabii... Ve birileri, bütün bu olumsuzluklardan nasıl yırtarız hesaplarını çoktan yaptı bile... F.Bahçe'ye 1 maç seyircisiz oynama cezası kesilecek... Peki; F.Bahçe bu cezayı ne zaman çekecek? İnegölspor'la oynanacak Fortis Türkiye Kupası'nda... Lig için biçilen ceza kaftanı, kupada, sıradan bir maçta giyilecek. İşte; cezayı bile hesaplı verecek, hesaplı çektirecek futbol anlayışımız... *** 5149 sayılı "Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunun" bu Türkiye şartlarında hiçbir şey ifade etmemesi, en ufak bir caydırıcılık korkusunu verememesi yüzünden, herkes "bildiğini okur, dilediğini söyler" hâttâ, en şiddetli şekilde tehdidini savurur. Futbol Mahkemelerini kurmadıktan, işi uzatmayıp bileti kesmeden, cezaları çağın şartlarına uydurmadan, kimseyi caydıramazsınız bu âlemde... Çünkü bu ülkede insanlar, dikenler arasında gülü görüp sevinmezler. Aksine, güller arasında dikeni görüp şikâyet ederler. Dostlukların gerekli olduğu insanlar âlemi yerine, yaşamak için mutlaka öldürmenin, yok etmenin gerekli olduğu hayvanlar alemine özenenlerin çoğunlukta olduğu bir dönemde, kimseyi, bu kanunlarla, bu şartlarda adam edemeyiz! Çünkü bizlerin hayat felsefesinde, "Geldiğin zaman yeri dolduran değil, gittiğin zaman yeri dolmayan ol" düşüncesi asla yatmaz... Bizler sadece "Vur, kır, parçala... Adın kalsın yadigâr" anlayışında, insanlığımızdan utanmadan, yaşadığımızı zannederiz.