Göze gelmek... Bazen kıskanılmaktan, bazen Allah'ın bahşettiği farklılıkların güzelliğinden göze gelir insan... Bazen beceri, başarı, hızlı yaşantı ve hayata başka sarılmaktan, göze gelir insan... Yolun sizi getirdiği yüksekliğe rağmen, yüksek bakmazsanız, çıktığınız merdivenleri unutmazsanız ve kalbiniz, sadece iyilik için çırpınırsa, aynanın yansıttığı güzelliğinizi başkalarıyla baylaşırsanız, siz her zaman kıskanılır ve göze gelmeye adaysınızdır... Çünkü, sizin kalbiniz temiz ama başkalarının bakışları birer ok gibi insafsızdır... *** Türkiye'nin gözü kulağı şu günlerde Bodrum'da bir hastanenin yoğun bakım odasına kilitlendi... Belki bu satırlar çıktığında, o kilitlenen gözlerden, yaşlar boşanacak... Allah'ın, özene bezene dünyaya saldığı bir delikanlı, artık cıvıl cıvıl, sevimli mi sevimli, insancıl mı insancıl değil... O meleklerin kollarında, onların korumasında artık... Fatih Sultan Mehmet'in, Ceneviz istilasından kurtarmak için gittiği ve Bakacak Tepesi'ne geldiğinde "Lala, Lala... Çeşm-i Cihan bu mu ola" dediği Amasra'da doğmuş büyümüş ve bir yarışma sonucu herkesin gönlünde taht kurmuş Barış Akarsu, bizleri taa kalbimizin orta yerinden vurdu bir hafta önce... Trafik sorununu hiçe sayan ilgililerin, tedbir almakta geciktikleri bir kavşakta, sönen iki genç kızın hayali ve Barış'ın yaşam savaşı, insana verilmeyen değerin, en son örneği oldu... Nafile artık bütün sızlanışlar, nafile... Çünkü "Ağlarsa, analar ağlar, gerisi yalan ağlar" *** Hayatımızın pamuk ipliğine bağlı olduğunu bildiğimiz halde, nedense bunu, düşüncelerimizin arasına fazla almayız... Yolda giderken seken bir kaza kurşunu, lastiği patlamış bir aracın, kaldırımda sizi bulması, çatıdan düşen bir kiremidin, tam başınıza isabet etmesi ve de bir kalp krizi, hep yaşantının bilinemeyen bitiş anının örnekleridir... Ve biz, bu kadar kritik bir ömür içinde, güzellikleri bırakıp, nasıl dertli olunur, nasıl düşman edinilir, nasıl kavga ortamına dostluklar çekilir, bunlarla uğraşırız... Takım tutmanın zevkini değil, düşmanlığını çıkartırız adeta... Tribünlere doluşmanın "Birlikten kuvvet doğar" anlamını "Birlikten toplu kabadayılık çıkar" şeklinde algılayıp, spor zevkinin canına okuruz... Ebedi dostlukların, bugün ebedi düşmanlıklara dönüşmesindeki tek neden, yaşamın kıymetini bilemememiz, ve güzellikle çirkinliği ayırt edemememizdir... Çünkü kolay olan, düşmanlıkları körüklemektir... Zor olan ise, dostluk elini uzatabilmek... *** F.Bahçe'nin transfer hovardalığı, aslında gelen yıldızların kalitesi nedeni ile fazla kötümser düşünceleri ayıklamaktadır, zihinlerde... Bir Roberto Carlos'un, bizim ligimizde rezil olacağını düşünebilir miyiz? Rize deplasmanında, yahut da Sivas'ın bozuk saha zemininde Roberto Carlos, Roberto Carlos gibi oynayabilir mi? Türkiye Liginin kalitesi, takımların birbirine denk olması ile hareket ve zarafet kazanacaktır muhakkak... Ama göreceğiz... Anadolu'nun her zaman yaptığı gibi, büyük maçlarda, büyük futbolcuları madara etmek yatar gönüllerinde... Yâni, Carlos'a bir çalım atabilmek, Alex'in ayağından top kapabilmek, Lincoln'e adım attırmamak gibi... Çünkü bu maçlar vitrindir Türkiye'de... Haftalarca konuşulan, Kayserispor'un, Bursaspor ile yaptığı maç olmayacaktır her zamanki, gibi... Ekranlar, büyüklerin çiftliği olacak, yorumlar Anadolu'nun kafa tutan delikanlıları için değil, istenilen gibi oynayamayan, büyüklerin "euro yıldızları" için olacaktır hep... *** Heyecanın ve mücadelenin renkli olması, bizim göz zevkimiz kadar, ligimizin de aynası gibi yansıyacaktır... Ama bunca transfer yapan büyüklerin hayalleri darbe aldıkça, feryatlar başlayacak ve hakemler, federasyon yine "idam sehpasına" çıkarılacaktır... Sen misin "Yabancı sayısını" serbest bırakmayan Federasyon... Al sana... Sen misin penaltısını vermeyen, ofsayttan atılan golü saymayan hakem... Al sana... Bu tablolar değişmedikten sonra, yeni ligimizin hayırlı olmasını neden dileyelim ki... Tribünde rakip takımın taraftarı olmayacak, küfürler, pet şişelerle, çakı, çakmakla birlikte atılacak... Eee, sonra da bu lig "kaymaklı kadayıf" olacak haa... Biz bize benzeriz... Bize benzemeyeni bile daha ilk gün "G.Saray'a alerjim var" dedirterek kendimize benzetiriz... Hayatın, pamuk ipliğine bağlı olması umurumuzda mı ki... Çünkü futbol platformunda, hayat değil, savaş güzeldir! Açlığımızı, düşmanlık ve kinle yoğurup, fırına veren bizler, Barış Akarsu gibi genç yaşta hayattan kopanların acılarını, bir nebze de olsa, anlayabilsek... Ahhh, bir anlayabilsek...