Hocasına soyunma odasında kızıp, ayağından çıkardığı kramponları fırlatan Quaresma bir de açıyor ağzını, yumuyor gözünü: "Benim sayemde Beşiktaş'a geldin. Sen kim oluyorsun?" O aşağıladığı adam, belki eline geçireceği bir beyzbol sopası ile memleketlisinin kafasını gözünü dağıtabilirdi o anda... Ama ne yapıyor aşağılanan adam? Diğer futbolcuların önünde olan bu olayda, susmayı tercih ediyor... Bizim ülkede çok sık kullanılan bir slogan vardır: "Susma, sustukça sıra sana gelecek." Ve o susan adama sıra çok geçmeden geliyor zaten... Asi, nazlı, maça seçen futbolcuların, işlerine gelmediği için bir anda karşılarına aldıkları Carvalhal'e "Lütfen kapıyı dışarıdan kapatınız" gibi, nazik bir dille yol gösteriliyor... Biletler kesiliyor, karga tulumba yolcu ediliyor Portekizli hoca... Bunlar Türkiye'de pek sık rastlanan olaylar... Ama gidişten gidişe fark oluyor bazen... Kimisi başarısızlık nedeni ile kimisi kafasına göre gidiyor işte... Carvalhal gibiler ise, futbolcuların "Kelle istemeleri" nedeni ile acele giyotine götürülen bir suçlu gibi, kafasının koparılmasına ses çıkaramıyor... Peki iftira, pardon krampon atanlar? Onlar, trivelasıyla, şovlarıyla, vurdumduymazlıklarıyla yine aramızda... Beşiktaş gibi büyük takımın yöneticiliğine gelmiş yeni yönetimin ilk icraatı Carvalhal'i kovmak olmuşsa, burada durmak lazım... Adamın elindeki malzeme belli... Şöhretli ama nazlı... Becerikli ama isteksiz... Futbolcu ama paragöz... Çeteyi kurmuşlar, çete elemanı olarak çoğu kimsenin gözünü korkutmuşlar, hocayı da parmaklarında döndürüyorlar... Ve koca Beşiktaş, bir Quaresma'nın önderliğinde, derebeyliğe boyun eğiyor... Kulaklarında küpe, parmaklarında ve kollarında hazine taşıyanlar, Beşiktaş'ın ağırlığını ve kıymetini bilemiyor bir türlü... Zirveden 22 puan geriye düşen bir takımın futbolcusu, hâlâ daha hava atmaya devam ediyor... Devam beyler, devam... Memleket size hayran, siz bize hayran... Aman muhabbetimiz bozulmasın! Senaristler... Şaka maka ligi bitirdik... Şimdi sıra ucube play -off'ta... Pardon biraz kibarlaştırılan ismiyle Süper Final'de... Ama biz hâlâ şike olaylarıyla anılan bir ülke olduğumuzu unutuyoruz... Belki doğru, belki yalan... Hepsi bir yana "adımız çıkmış dokuza, inmez sekize." Kimilerine göre UEFA'yı uyuttuk... Kimilerine göre UEFA'yı kandırdık... Kimilerine göre UEFA'yı pes ettirdik... Küme düşme yok, puan silme yok... Peki, 9 aydan beri tutuklu olarak Metris'te gün yüzüne hasret bırakılanlar, hikayeden mi orada? Kanaat sahibi olamayan bir Federasyonun, bundan sonraki hangi uygulamasına şapka çıkaracağız ki? Türk futbolunu karanlığın içine atanlar, bunun bedelini "hiçbir şey yok" diye geçiştiremezler... Evet, bu işte bir "bit yeniği" var ve kimse "sütten çıkmış ak kaşık" değil... Bunu söyleyecek bir "babayiğitler" nerede peki? Rezalet... Dün, Olimpiyatevi'nde play-off, pardon süslenmiş ismiyle Süper Final fikstürü çekildi... Ve TFF 1. Başkanvekili Ufuk Özertem'in de belirttiği gibi aynı gün bazı gazetelerde Biletix'in fikstürü bildiği ve buna göre bilet bastırdığı iddia edildi... Bu işte bir tuhaflık var derken, bu defa ikinci fiyasko Lig TV ekranlarında gözümüze çarpmaz mı... Daha maçlar belli olmamışken, Lig TV ekranlarında bir son dakika yazısı: "Süper Final'in ilk haftasında Trabzonspor-F.Bahçe, Beşiktaş-G.Saray oynayacak..." Hoppala... Bu nasıl iş? Hakikaten kuralar çekildi ve Lig TV'nin son dakika diye duyurduğu ilk hafta maçları aynen çıktı... Sadece Trabzonspor-F.Bahçe değil, F.Bahçe-Trabzonspor olarak... Şimdi yorum sizlerin... Gelin de, bu Play-off ucubesine inanın, heyecan duyun ve de "Aman bunu her sene oynayalım" diye sokaklara düşün! Güldürmeyin insanı beyler, güldürmeyin...