Dün gece bir kere daha ispatlandı ki; Aziz Yıldırım, 11 yıllık başkanlık döneminde, en pahalı ama en yanlış transfer politikasının baş aktörü olmuştur... Takımı şampiyon yapmış hocaları bir bir kovan Yıldırım, Avrupa şampiyonu bir ülkenin dolduruşuna gelmiş resmen... Önce, "hocasını hoca" sonra da, "golcüsünü golcü" diye F.Bahçe'ye getirirken, tüm iyimser düşüncelerinin kurbanı olmuş belli... Daha bitmedi... Hadi bunlar neyse... Ya o Emre'nin bu takımda ne işi var Allah aşkına? *** Dün ilk yarıda o Emre 3 geri pas yaptı, rakibe 3 gol pozisyonu ikram etti... Aldığı her topu, 5 metre yakınındaki Alex'e vermek futbolculuksa, hep beraber alkışlayalım Emre'yi... Yazık verilen o inanılmaz milyon eurolara... Kendini hâlâ daha G.Saray'ın UEFA Kupası'nı kaldırdığı 2000 yılında bırakmış, o günden bu güne o havayla gelmiş Emre'nin halini gördük işte dün gece... Lugano'nun ve Selçuk'un yokluğunda darmadağın olan defans ve orta saha kurgusunun sancısı, F.Bahçe'nin her yanını sarmıştı sanki... Alex bile o bildiğimiz Alex değildi... Güiza'nın o ağlamaklı hali, her kaçan F.Bahçe pozisyonundan sonra dün geceki sarı-lacivertlilerin sıkıntısını ve Şampiyonlar Ligi'ne vedanın jeneriğiydi sanki... *** Yasin'le akordu bozulan, parmağındaki iltihapla nazlana nazlana futbol oynamaya çalışan Carlos'un vurdumduymazlığı ile 19 ve 28. dakikada Lisandro'nun Volkan'ın kış uykusundaki halini affetmemesi, F.Bahçe'nin sadece Şampiyonlar Ligi ümitlerini değil, UEFA Kupası'nın da kapılarını kapattı... Eee, Alex, Uğur, Güiza; Helton'un burnunun dibinden kolay pozisyonları kaçırırsa, olacağı buydu işte... Dün geceki F.Bahçe'nin, Şampiyonlar Ligi maçlarındaki en iştahsız halini görünce, birkaç gün sonra oynanacak Beşiktaş derbisi için de taraftarını bir endişe kapladı... Çünkü bu F.Bahçe, o Saracoğlu'nda panter, kaplan, aslan kesilen F.Bahçe'nin kırıntısı bile değildi... Hiç yakışmadı ona... *** Şimdi, Başkan Aziz Yıldırım, rekor paralar harcayıp kurduğu ama hayal kırıklığından öteye gidemeyen bu takım için radikal kararlar almak zorundadır... Onun usulünü de ancak kendisi bilecektir... Yoksa, işler sonradan daha çözülmez bir hal alacak gibi sinyal vermektedir...