Hiçbir şey hayal değil artık

A -
A +

Sadece 2008 Avrupa Finalleri'ne yelken açmadık dün... Geçmişe sünger çektik... Kavgaları, kısır çekişmeleri, öfkeleri, sevgiyle kapladık... Ve 21 Kasım 2007'yi, biz zihinlerimize, gelecek nesil için de, spor tarihimizin sayfalarına, altın harflerle kazıdık... En kötü günümüz, hep böyle olsun... Bundan önce az mı şahit olduk... Denizi geçip, derede boğulmadık mı hep? Hevesimiz kursağımızda kaç defa kaldı... Lokum gibi yutacakken, taş olup gırtlağımıza takılmadı mı, o lokmalar?.. Hayallerle geldiğimiz, o bayraklarla kırmızı-beyaza boyadığımız statlardan göz yaşı dökerek dönmedik mi evimize?.. Biz geçmişte ne hüzünler yaşadık... Ne kolayları, zor yaptık... Ve el alemin güle oynaya gittiği spor arenalarına buğulu gözlerle bakmadık mı? Ama onlar geçmişte kalmıştı... Dün gece, tüm olumsuz geçmişimize sünger çekmenin zamanıydı... İşte o gün, bu gündü... Bosna, turist gibi geldiği İstanbul'da, maç öncesi alışverişe çıkıp, eşine dostuna hediye almayı düşündüğü kadar, maçın ciddiyetini hiç aklına getirmemişti... Zaten kadrosunun yarısından fazlası da gençlerle takviyeli, sanki onlara "Bakın sizi İstanbul'a götürüyoruz, yiyin eğlenin" denmişçesine, stresten uzak bir takım gibiydi misafir ekip... İşin doğrusu, bunların bizi Euro 2008'den döndürecek mecalleri yoktu ki... Ama 43 dakikada gelmeyen golün, bize "acaba" dedirten endişeleri içinde, dakikaların tükenişine takoz koymak istesek de, yapamadık bunu... Sahada, futbol adına çok güzel örnekler gösteren bir takımımız da yoktu aslında... Gol bekliyorduk ama neden bu kadar gecikmişti... İlk yarının sonuna doğru, Norveç'in Malta'daki 2 farklı haberi de gelmişti kulağımıza... Tam "Acaba" diye tedirginlik dürtüleri, vücudumuzun her zerresini cimciklerken Nihat "Ohh bee" dedirtiverdi bize... Sağ olasın be evlat... Bir koca ülke, belki de bu kadar rahat nefesi, hayatları boyunca ciğerlerine çekmemişti... Böylesine relax olmamıştı 70 milyon... Kolay maçın, en sıkıntılı dakikalarında gelen o gol, bize "Bu iş bu kadar" dedirtirken, sadece tribünlere, ekran başındakilere değil, Güneydoğu'da elleri tetikte vatan bekleyen Mehmetçiğe de moral şırınga ediyordu... Dünkü Türkiye Gazetesi'nin spor sayfasının manşeti geçti gözümüzün önünden: "Gerisi teferruat" Evet, Nihat'ın o gölünden sonrası teferruattı artık... Bu takımda her ne kadar iyi oynamasalar da, kimseye "Kötü" damgasını vuramazdık... Auta, tribünlere, havadaki martılara giden şutlara "Tuhh bee" diye yanamazdık... "Üç pası yaptıramadı" diye, Fatih Terim'e sitem edemezdik... Çünkü, dün saha içindeki neferlerle, saha dışındaki komutanlar bizim baş tacımızdı... Geçmişteki, tüm olumsuzluklara sünger çekmek, boynumuzun borcudur... Gelin, sarılalım ve bir daha ayrılmayalım artık... >> BENİM YILDIZIM Arkasında mutlu edeceğine inandığı 70 milyonu düşünerek, çok anlamlı bir galibiyet alan ay-yıldızlı takım, yıldızların yıldızıydı...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.