Bir zamanlar, İstanbul'un martıları, denizlerde konaklardı... Şimdi, çöplükleri mesken tuttular... Onları, maviden kaçırıp, pis kokuların içine iten, onları deniz gezgini iken, çöplük karıştırıcısı yapan da biz değil miyiz? Bir zamanlar, onların gemilerle yarış ettiklerini, bir dalışta balık yakalayışlarını, meraklı gözlerle izliyorduk... Şimdi ise, o "denizlerin avcılarını" karaların leşçisi yapan, biz değil miyiz? İşte o martılar, artık insanları sevmiyor... Ama o martılar, şimdi yine de bizlere muhtaç... Çünkü, çöplüklere atılan "günah kırıntılarıyla" karın doyuruyor onlar artık... ??? Sevgi... İnsanın en değer vermesi gereken, saygının, minnettarlığın ve yaşama sevincinin bileşkesidir bu kelime... O olmadan, gökyüzünde "kuyruğu kopmuş bir uçurtmadan" ne farkı olur insanın?.. "Ot" gibi yaşamak, "sap" gibi dolaşmak, sevgisizliğin yaklaşamadığı kişiler için söylenmez mi? Bu kutsal bağın, her insanın yüreğinde bol miktarda olmasına rağmen, onu duygusallıktan uzaklaştırıp, kin ve öfke karıştırıp "aşk" yerine "nefreti" ön plana çıkaran da biz insanlar değil miyiz? Bir el uzatmak, bir gülümseme, bir saygı ifadesi, bir değer verme, kadir bilme, bu kadar zor olmamalı aslında... İyi gün dostlarının çığ gibi büyüdüğü günümüzde, fırsatı yakaladığında, baltayı ağacın köküne köküne sallamak, bu kadar kolay olmamalı... Duygusallıklar; yerini düşmanlığa, çekemezliğe ve de "İşim bitti nasıl olsa" anlayışıyla, dostluklara nokta koyulur hale bu kadar kolay getirilmemeli... ??? İçinde "kara para, vergi kaçakçılığı, bıçak, satır, kurşun, kan, şike" ve hâttâ "beyaz kadın ticareti" olan futbolumuz, bu sezon da şampiyonunu çıkardı... F.Bahçe'nin taa sezon başından belli olan bu hayali, çok önceleri gerçekleştirmesi gerekirdi... Ama Türk sporunun istikrarsızlığı, futbolun sadece "iş olsun" diye oynandığı arenalardaki çirkinlikler, ellerine milyon dolarlar sayılan hoca ve futbolcuların ciddiyetsizliği yüzünden, ligin 33. haftasına kadar kesinlik kazanmadı... 100 milyon dolarlık bir takımın, yılda 2.5 milyon dolar alan bir hocanın elinde, şampiyonluktan başka ne amacı olabilirdi ki? F.Bahçe Başkanı "Artık istikrarı yakalayacağız" diyor... Alt yapıdan tek bir futbolcuyu "A takımda" oynatamayan, sadece günü ve kendini kurtarmayı prensip edinmiş Daum'la istikrarı yakalamayı kafasına koymuş bir kere... Hayırlı olsun... Sayın başkan, daha önce kovduğu 9 teknik direktörü ne çabuk da unuttu... Ne çabuk unuttu, 40'tan fazla futbolcuyu gönderdiğini... O zaman niye, istikrar yakalamayı aklına hiç getirmedi? ??? Şampiyonluk, sevinmekle eş değerdir... O inanılmaz seyirci topluluğu, sarı-lacivertli renklere gönül verenler, göğüslerini kabarta kabarta sokak ve caddelerde dolaşıyorsa, bu onların en tabii hakkıdır... Sevinmek, sevmenin eseridir çünkü... Amma... Böylesine mutlu günlerde, başkanının ağzından çıkan "biraz tehdit, biraz ayıp, biraz kin ve öfke" dolu sözleri keşke duymamış olsaydık... Alçak gönüllülüğü hiç aklından geçirmeyen; ezeli rakibinin başkanına 40 bin kişinin ettiği küfürler için önce garanti veren, edildiğinde ise "Az bile oldu" diyen bir başkan, etrafındaki sevgi çemberini bir çok yerinden kırmıştır... Medya düşmanlığını her plâtformda dile getiren, bizim bile bizden saymadığımız üç-beş kişiye olan kızgınlığını, tüm medyaya mâl edip "Artık yazamayacaklar, diledikleri gibi konuşamayacaklar, eleştiremeyecekler" gibi ifadelerle dile getiren F.Bahçe Başkanı, belli ki; huyundan asla vazgeçmeyecek... ??? Rüştü'yü tesislerde pataklayanlar, hâlâ daha bu kulübün taraftar sözcüsüdür... Ortega'nın ayaklarına götürüldüğü bu kişiler hep aynıdır... Bir istekleri yerine getirilmediğinde, cesaretle tribünlere "Önce kendini sev" diye pankart asanlar da bunlardır... Başkan medyayı temizlemeye kalkacağına, öncelikle, her zaman, sinirlerini bozan kendi içindeki pürüzleri temizlemelidir... Kanarya gibi sevimli bir kuşu, vahşi bir görüntüye sokup, eline de bir sıkılmış aslan koyduran tişörtleri hazırlayanları temizlemelidir önce... "Sevinmenin" ezeli rakibi "aşağılamak" anlamında algılandığı topluluklarda, bu yolda para kazanmak ve bunu övünerek söylemek, bazen toplumlarda ters teper bir gün... Sevgi yerine düşmanlık ve öfke aşılanan, beyinlerine uyuşturucu iğne yapılmış, güzel duyguları köreltilmiş kişiler olur bir gün... "Sevdiğim bir mezarcıydı... Son küreği üzerime attı ve beni gömdü" diyen insanların sayısı çoğalmadan, martıları denizlerden kaçırır gibi, futbolseveri, sporun güzel görüntülerinden kaçırmayalım... "Boş" şeylerle değil "hoş" şeylerle uğraşalım biraz da...